ÇİLE İLE YOĞRULAN BİR MİLLET; AFGANİSTAN TÜRKMENLERİ
Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Kunduz, Mezar-ı Şerif ve
Cevizcan vilayetlerinde en çok yaşayan Afganistan Türkmenleri, adeta atalarının
yaptıkları gibi hala doğayla, insanlarla, yönetimle, aklınıza ne gelirse hepsi
ile mücadele ederek yaşıyorlar.
Hayata karşı mücadele etmek doğa ile mücadele etmek artık
onlar için bir yaşam felsefesi olmuş durumda.
Hepsini olduğu gibi kabullenmiş ve hepsine karşı da
mücadelesinin atalarının yaptıkları gibi yüzlerce yıl aynı sürdürüyorlar.
Hayatı boyunca farklı bir alternatif görmedikleri için bu
çileli hayatlarını kabullenmiş ve aynı şekilde nesilden nesle sürdürmekteler.
Oysa tarih boyunca bu toprakların hâkimi olmuş Türkmenler,
son 40-45 yıl en mahrum bırakılmış ve en alt tabakada görünen halk durumuna
düşürülmüştür.
SU TEMİNİ İÇİN ARIK KAZI ÇALIŞMASI
Yıllardır kuraklıkla mücadele eden Türkmenler, evlerine su
temin edebilmek için imece usulü, arıklar yani kanallar açarak su
getirmektedirler.
Bu kanallarla getirdikleri suları köyün merkezlerinde
açtıkları havuzları dolduruyor ve buradan su temin etmeye çalışıyorlar.
Açtıkları bu havuzları da her iki üç yılda bir kazarak içindeki kum
birikintilerini temizlemek zorunda kalıyorlar.
Bazen kazdıkları kanallardan sel geliyor, bir yıl boyunca
kullanmayı yeğledikleri kanal bir günde kum basıyor, sel dedikleri kremsi çamur tabakası ile
bataklık haline dönüşüveriyor. Her yıl imece usulü kazıdıkları kanal yeniden
hiç kazılmamış gibi oluveriyor.
Burada yaşayan halkın, ahalinin çileli hayat yolculuğu hep
böyle devam ediyor. Bu hayata alışacaksın, alışamasan hayatta da kalamıyorsun.
Bu çileli hayata alışkın olan buranın halkı düğünleri, etkinlikleri
panayır usulünde kutluyorlar. Güreş bir taraftan, koşu yarışı ve ip çekme bir
taraftan eğlenmesini de biliyorlar.
Artık hayatları o denli rutinleşmiş ki, atalarının yüz
yıllarca verdikleri aynı mücadeleler onlar için bir alışkanlık haline gelmiş.
Hayatlarından hiçbir zaman şikâyet eden kimse de yok. Adeta burada insan doğaya
karşı yenilmiş, doğa ve tabiat ile barışık yaşamaya alışmış durumdalar.
KUM TEPELERİ VE YOL DURUMU
Öte yandan rüzgâr; kuzeyde, Pamir dağlarının soğuk havası
ile güneyde, Karakum çölünün başladığı bölge üzerinde olduğu için sıcak ve
soğuk havanın çakıştığı yer. Bu bölgede Allah gün verirse her gün şiddetli rüzgâr
ile karşı karşıya kalınıyor.
Rüzgâr da bazen haftalarca sürebiliyor. Bazen günlerce,
artık insanlar dışarı çıkmaktan mustarip durumda kalıyorlar.
Bu rüzgârların günlerce devam etmesinden dolayı yolları ve
bazen evleri dahi kum fırtınası yüzünden kum altına kalarak gömülebiliyor.
Zaten özellikle Türkmen ahalisinin en yoğun olarak
yaşadıkları Cevizcan vilayetine bağlı Hamiyap ilçesi, Garkın ilçesi ve Garaadik
ile Çopbaş obalarında doğru düzgün bir yol bile yok. Kaderleri ile baş başa
bırakılan Türkmen halkı, hayatla mücadelesi bir yana, doğa ve yönetimle
mücadele ediyorlar. Yani Türkmen ahalisinin hayatı, dünyaya gelmesinden, ta
ölene kadar mücadele ile geçiyor.
Yolların olmadığı yerlerde, atalarının yaptıkları atlı
eşekli yolculukları şimdi arabalar ile yapıyorlar. Hala yüzlerce yıl ataları
nasıl bir zorlukla karşı karşıya kaldıysa, şimdi çocukları ve torunları da aynı
zorlukları yaşıyorlar.
Eskiden atla, develerle yolculuk yapıyorlardı. Ancak şimdi arabalarla,
dört çeker araçlarla yapıyorlar. Buna rağmen, bazen yol diye bir şey kalmıyor.
Hayat mücadelesi ile baş başa kalıveriyorsun. Bir gün önce yol diye geçtiğin
yerin tamamen kum yığını ile dağ gibi kum tepecikleri ile kesildiğine şahit
oluyorsun.
Araçlarda kazma, kürek ve keçe veya örtü eksik edilmiyor. Bazen
çölün ortasında; erzak veya tedarikli olmazsan aç veya susuz kalma ihtimalini
hiç gözden uzak tutmamalısın.
TOPRAK EREZYONU
Bunca eziyeti ve çileyi çekerek kum sahasından geçerek çöl
ortasında vaha görüntüsü veren ağaçlık alana ve suya kavuştuğunu zannediyorsun,
bu sefer Amu derya, yani Ceyhun nehrinin hışmına uğruyor, hırçın sularına karşı
mücadele etmek zorunda kalıyorsun.
Diyorum ya Türkmen ahalisi burada anadan doğma çile ile
dünyaya geliyor, çile ile hayatına devam ediyor.
Bu sefer suya kavuştuğuna sevinemeden hırçın nehrin toprak
erozyonu ile karşı karşıyasın. Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırı
ile karşı karşıya yaşayan Türkmen ahalisi, bu sefer toprak erozyonu ile
mücadele etmek zorunda kalıyor.
Karşı taraftan Afganistan topraklarına yaklaşık 30 kilometre
içeri kaydığı belirtiliyor. Komşu ülkelerde bu durum işine geldiği için hiç bir
müdahalede de bulmuyorlar.
Hatta toprak işgal etmeye çalışıyorlar. Onların, yani kardeş
ülkelerin bu tutumuna karşı mücadele vermek zorunda kalan Türkmen ahalisi, aynı
zamanda doğaya karşı da mücadele vermek zorunda kalıyorlar.
İnsani güç ile kum torbaları doldurarak nehir etraflarına
önlemler almaya çalışılsa da nafile bir türlü olmuyor.
Bir köyün üç defa yer değiştirildiği bu bölgede, köy halkı birkaç
yıl içerisinde bir camiinin üç defa farklı yerlerde inşa edildiğini
anlatıyorlar.
Tabiatı gereği, coğrafi yapısı gereği bu bölgelerin mahrum
bırakıldığı düşünülebilir, ancak şurası bir gerçek ki Türkmenlerin olduğu ve
Türkmen halkının yaşadığı tüm bölge mahrum bırakılmış durumda. Doğal hayat ve
tabiat gereği bu kadar mı tesadüf olur?
Burada hâkimiyet kurmuş şahıslar yıllarca bu bölge halkının
çocuklarını asker ve polis yaparak köle gibi kullandılar. Ancak hiç bu bölgeye
yatırım yapmadılar. Etinden, suyundan ve kanından beslendiler, lakin hiçbir
yatırım yapılmadı. Ancak nüfus olarak hesaba katıldı. Hiçbir zaman insanca
yaşamalarına izin verilmedi.
KARINCANIN MÜCADELESİ
Hadi doğal olarak insanlar bu durumda ve bu hayata alıştılar,
bölgenin hayvanları bile çile ile doğuyor çile ile ölüyorlar.
Şu karıncanın hayat için çektiği mücadeleye bir bakın.
Kaptığı yiyeceği, yani kendi ağırlığının on katı
ağırlığındaki yiyeceği düz yoldan götürmüyor da duvara tırmanarak götürmeye
çalışıyor.
Bu bölgede yaşayan halkın vermiş olduğu mücadelenin en kısa
ve en bariz bir şekilde açık ve net örneğini sergilemiş oluyor.
Burada yaşayan halkın hayatını merak ediyorsanız, bu
karıncanın görüntüsünü görmeniz yeterli.
Halk buralarda hastalanmamaya çalışıyor. Şayet doğum veya
bir hasta durumu yaşanırsa, o zaman çile ve eziyet iki katına çıkmaktadır.
Allahtan ömrün uzun, hayat pınarın kapanmamışsa, bir
sebeptir şehirlere, hastanelere yetişebiliyorsun. Olmazsa yolda tabiatla
mücadele ettiğin yetmiyormuş gibi, yol, kum ve sıcaklık ile de mücadele
edeceksin.
Bu topraklarda yaşamak güç ister, mücadele ister. Çileye
karşı direnmek için de mangal gibi yürek ister.
Vesselam.
Hacı Muhammet Osman Mahdum.