21 Eylül 2017 Perşembe

AFGAN KRALI MUHAMMET ZAHİR ŞAH 
KAHVEHANEDE HALKI İLE SOHBET EDERKEN


1933-1973'li yıllarında ülkesini huzurlu ve istikrarlı bir şekilde yöneten Afgan Kralı Muhammed Zahirşah'ın herhengi bir mahellede bulunan kahvehanede sokak kenarında çayını yudumlayan halkı ile sohbet edebiliyor.
Düşünsenize 1978 yılından günümüze kadar ülke topraklarında savaşın ve göz yaşının hiç eksik olmadığı bu alanda huzurun ve istikrarın ne derecede olduğunu görün.
Şimdi bir rütbeli komutan bilen veya herhangi bir ileri gelen bile etrafında onlarca koruma ve askerlerle yola çıktığını düşünsenize. Ülkenin nereden ne duruma düşürüldüğünü bir anlayın.
Ağızlarını köpükleterek hani ülkeye barışı, demokrasiyi, huzuru ve eşitlik getirecekleri yönde naralar atarak vaatlerde bulunan kominist zihniyetleri.
Ülkeyi paramparça ettiler.
Şimdi Kral Zahirşah'dan bahsettiğin zaman hemen "Krallık" yönetimden şikayet ederler. İşte size durumu kanıtlayan bir fotoğraf.
Düşünsenize bir kral Sokakta bir kahvehanede halkı ile rahat ve huzurlu bir şekilde sohbet edebiliyor.
Şimdi bir sokaktan bir başka sokağa gitmek isteyen "komutan ve Paşa" hazretleri koruma ve askerler yığındısı ile hareket ediyorlar.
Düşünün ülkeyi ne hale getirdiğinizi bir düşünün.

(H.M.Osman Mahdum)

20 Eylül 2017 Çarşamba



HARABATİ AĞA (GÜNEY TÜRKİSTAN GÜREŞ HAKEMİ)   


Asıl ismi "Rehmet" olan Harabati Ağa Türkistan'ın en meşhur güreşçilerinden biridir.
Güney Türkistan bölgesinde sırtını yere değiren olmadığı için Harabati Ağa'yı her daim hakem olarak tayin edilmiştir.
Hayatını tamamen Türkmen güreşçilerinin yetişmesine adayan Harabati Ağa hiç evlenmemiş kendisini tamamen halkına adamış bir kişidir.
Düğünlerde olsun, Bayramlarda olsun hatta Güney Türkistan çapında ulusal büyük güreşler olsun, her karşılaşmada daima hakemlik görevi verilmektedir.
Bazen pehlivanların itiraz ettikleri durumlarda direk Harabati Ağa'ya danışılır ve onun görüşü alınırdı.
Hatta yaşının çok ilerlemesine rağmen güreş kurallarından çıkan ve centilmenlik adabını ihlal eden pehlivanları alır şöyle bir yakasından tuttuğu gibi yere atardı.
Her pehlivan aldığı serpayı onun sırtına atar ve ondan dua alırlardı.
Mütevazi bir kişiliğe sahip olan Harabati Ağa'nın güler yüzlülüğü ve içinde olan samimiyeti çevresine de aksettiriyordu.
Harabati Ağa'yı rahmetle anıyoruz mekanı Cennet olsun.

(H.M. Osman Mahdum)

17 Eylül 2017 Pazar

ATLI OKÇULUK SPORU 


Biz Türkmenlerde "Ertir turduğunda önce atanı, atandan son atını gör" derler. Hayatımız boyunca atla haşır neşir olan biz Türkler atı ilk evcilleştiren millet olarak tarihe geçmişiz.

Ata binen Türk çok büyük bir hareket kabiliyeti ve hareketliliği ile her daim dikkat çeker.
Atalarımızın at sırtında günlerce kaldığını, sürekli atı ile cenklere katıldığı ve atı ile düşüp kalktığını düşündüğün zaman bizim için atın ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz.

Orta Asya'da biz Türklerin hiç kopamadığımız "Ovlak" oyunu ve "Altın gabak" oyunu vardır. Ovlak oyunu için her Türkmen ahalisinin evinde mutlaka bir at yetiştirilir. Hatta zengin olanlar 6-7 at dahi yetiştirirler.
 
Altın Gabak oyununda ise at sırtında ok atılarak uzun bir direk üzerine iplerle asılı olan gabakları vurulur. Her gabak vurulduğunda ödülü altın olurdu. Bu gelenek düğünlerde filan da yaşatılırdı.
Son dönemlerde bu gelenek kalktı.
Görüyorum ki Atlı Okçuluk sporu yarışında ortaya dikilen direk üzerindeki tabağın etrafındaki çanları oklarla vurulması aynı bizim "Altın Gabak" oyunumuzun bire bir örneğidir.

Türklere ait bir kültür mirası olan atlı okçuluk, İskit, Avar, Hun gibi Öntürk kavimleri ile başlayıp, Osmanlı döneminde en nitelikli haline ulaşmış bir kültürdür. Son iki asırda kesintiye uğramış olan bu spor, dünyada ve Türkiye’de 21. yüzyıl başlarından itibaren tekrar gelişmeye başlamıştır.

Bu organizasyonu yapan tüm çalışanlara teşekkür eder, Atalarımızın yaşattığı bu güzelim kültürü çağımıza taşıyarak yeni nesillerimize aktaran tüm emeği geçenlerden Allah razı olsun. Cenabı Allah bahtınızı açık yolunuzu ak eylesin.

(H.M.Osman Mahdum)