16 Eylül 2010 Perşembe


ABDULKERİM MAHDUM'UN ŞİİR KİTABI YAYIMLANDI

Hayatının muhtelif safhalarında, çeşitli badireler yaşayan, Afganistan Türkleri'nin Lideri ve akil adamı Abdulkerim Mahdum'un; yıllar içerisinde vitrinlerin altında kalmaya yüz tutmuş, arşivlerinin arasında toz tutan şiir ve düşünceleri gün yüzüne çıkarılarak tek çatı altına toplanıp kitap haline getirildi.
Hayatını, tüm olumsuzluklara rağmen halkına adayan Abdulkerim Mahdum, gün geldi ağabeyinin ''şehitlik'' haberi ile sarsıldı. Ardından, kardeşi, Kemalettin Mahdum'un 'şehadet şerbeti' içmesi ve naaşının bir buçuk yıl içerisinde aramalardan sonra yerinin mucizevi denecek şekilde bulunması onu onulmaz acıların kıskacına bırakmıştı.
Son olarak, Taliban örgütü milislerince en küçük kardeşinin katledilmesi sonrasında yıkılan Mahdum, bahşedilen ömrünü, başından geçen olayları ve yaşadığı badireleri kaleme alarak kitap haline getirdi.
Abdulkerim Mahdum'un kaleme aldığı ve Kabil'de Arap alfabesi ile yayımlanan şiir topluluğu kitabında, dedesi Türkistan'ın Manevi önderi Halife Kızılayak, babası Seracettin Mahdum ve öz geçmişinden de çeşitli notlar yer almış.

GEÇER İNŞALLAH

Afganistan'da teze bolan çağalar,
Ganli günler sizden geçer inşallah.
Gaygırmanlar şöyle güni babalar,
Ganli günler sizden geçer inşallah.

Gün güllese geçmekliği gıyn bolmaz.
Zalım yolu bilen bu yol din bolmaz.
Yörekde ğalasa şu yol kıyn bolmaz.
Ganli günler sizden geçer inşallah.

Günasız kusursuz kiçik yaş oğlan,
Haysi ümit bilen eneden doğulan,
Yoksuzluk safalat içinde boğulan,
Ganli günler sizden geçer inşallah.

Pakıyr dir çağalara bu sözü,
Dünya halklarının açılsa gözi.
Çağa diyip bela diyip dağ bile duziy,
Ganli günler sizden geçer inşallah.

1998 Tokat/Yeşilyurt
(Hazırlayan: osman mahdum)

15 Eylül 2010 Çarşamba

(Abdulkerim Mahdum)

TOKAT TÜRKMENLERİ

Tokat ilinin Yeşilyurt ilçesinde yaşayan fakat Türkiye’ye Afganistan’dan göç etmiş olan Abdülkerim Mahdum Bey ve Türkmen soydaşlarımızı yaptığımız görüşmeler neticesindeki izlenimlerimizi köşemize taşımaktan onur duyuyoruz.
Öncelikle Abdülkerim Mahdum beyle alakalı bir hatırayı paylaşarak onu daha daha yakından ve çarpıcı bir şekilde tanımanızı arzu ediyorum.1986 yılında Tokattaki ülkücü ağabeylerimiz kendisi ile görüşmeye gitmişler. Sohbet esnasında kendisine tabi olan halkı ile alakalı bir soru sorulduğu esnada Afganlı yakıştırması kullanırken Abdülkerim Mahdum Bey’in ani bir tepkisi ile karşılaşıyorlar. Mahdum bey, ben Afganlı değilim, halkım da değil diyor ve elindeki aile şeceresini onlara gösteriyor. Buna müteakiben diyor ki; benim elimdeki soy kütüğümde atalarım Oğuz Kağan’a kadar dayanıyor diyor ve hiddetle ekliyor siz üç göbek atanızı sayabiliyor musunuz? Ülkücü ağabeylerimiz Mahdum Beyin bu milli hassasiyeti karşısında mahcubiyetle özür diliyor ve hemen hitaplarını düzeltiyorlar. Aslında bu diğer tüm Afganistan’ın Türk asıllı mültecilerinin karşılaştığı vahim bir tablodur.
Mahdum Bey’in mensup olduğu büyük aşiret 1917 ye kadar Türkmenistan’ın Kızılayak bölgesinde yaşıyordu. Rusların bölgeyi işgal çabası karşısında Mahdum Beyin dedesi cihat kararı alıyor ve 1922′ye kadar Ruslarla kıyasıya mücadele ediyor. Mühimmat sıkıntısı Türkmenlerde yoğun olarak baş gösterince hicret etme kararı alınıyor, istikamet Afganistan seçiliyor ve büyük göç başlıyor. Bu olay Afganistan tarihine önemli bir hadise olarak geçip Afganistan tarih kitaplarında yerini alıyor. Göçün hacmi bölgenin nüfus yoğunluğu göz önüne alındığında bölgenin demografik yapısını kökten değiştirecek türden bir hal arz ediyor, zira göç nüfusu takriben iki yüz bin askerden oluşuyor. Bu da Mahtum Bey’in ailesinin nüfuz alanının ne kadar geniş olduğunu bize gösteriyor. Göç ettikleri yere de kendi aşiret adları olan Kızılayak adını veriyorlar.1943 yılına gelindiğinde Mahdum Bey dünyaya geliyor. Mektep eğitimi tamamlayıp medrese eğitimine başlıyor. O yıllarda babası ve dedesi vefat ediyor ve henüz medrese eğitimini tamamlamamışken halkının baskılarına dayanamayıp1969-1970′li yıllarda milletvekili oluyor. Yaptığı icraatlar ise Türk milliyetliğine derinden hizmet eden icraatlar
mesela Türkçe eğitim, Türkçe radyo ve gazete bu yıllarda vücut buluyor. Ancak o yıllarda Davut Han, Kral Zahir Şahı devirip iktidarı ele alıyor. Devlet Davuthanı Mahdum Beye görev teklif ediyor, ancak teklif Mahdum Bey tarafından reddediliyor.1977′de bir Molla Cuma isimli elçiyi rahmetli başbuğumuzun huzuruna gönderiyor. O yıllarda Mahdum Bey Afganistan’da Erkin Türkistan İslam Partisini kuruyor. Partini amblemi BOZKURT! Köyde geçen yılları takiben Mahdum Bey nihayet 1978′de Türkiye’ye ziyarete geliyor. Afganistan yıllarında dahi sürekli irtibat halinde olduğu merhum başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey ile görüşüyor. Vardıkları mutabakat çerçevesinde her yıl 250 Afganistan Türkmenini Türkiye’ye daha doğrusu başbuğumuza emanet edip Türkiye’de eğitim almaları kararına varılıyor. Dönemin siyasilerinden Ecevit ve Demirel’le de görüşüp Afganistan’a dönme kararı alıyor. 1978 Türkiye dönüşü Afganistan yeniden kaynayan kazan haline geliyor ve Nur Muhammed’in Terakki Hareketi Davut Hanı deviriyor. Bu olayların üzerine Manisa Salihlide yaşayan Kazak liderleri onun Afganistan’a dönmesine razı olmuyor ancak ısrarlı tutumu karşısında müsaade etme durumunda kalıyorlar. afganistana döndükten 2 ay sonra terakki gücü tarafından tutuklanıyor ve sorguya maruz kalıyor. Sorguda Türkiye cumhuriyetiyle münasebetleri sık sık gündeme
getiriliyor. Mahdum Beyi zor durumda bırakmak
ve onu idam sehpasına göndermek için olmadık senaryolar üretiyorlar. Hatta 2 kez de idam sehpasına çıkartıyorlar. Sorgularda Türkiye’deki münasebetlerine şu cümleyle açıklıyor “Türkiye Cumhuriyetine akrabalarımı ziyaret gittim. Akrabam kim mi diye soracak olursanız 50 milyon tane var, hangi birisini sayayım”.14 aylık cezaevi süresince devam eden yıldırma yöntemleri sonuç vermiyor. Afganistan’da yeni bir devrim sonucu Babrek Karimal iktidara geliyor ve Mahdum Bey cezaevinden çıkıyor.
Ceza evinden çıktından sonra, Ruslarla mücadele yolları arayan Mahdum Bey dönemin devlet başkanı Babrek Karimal tarafından huzura çağrılıp muhabbetle karşılanıyor. Üst düzey parlamento görevleri tekliflerine rağmen Pakistan sınırına yakın bölgelerde görev almak istediğini belirtiyor. Asıl amacı Pakistan’a geçmek ve silah yardımı alıp Afganistan’da bir Türk ihtilali vasıtasıyla Ruslarla savaşmak olan Mahdum Bey istediği görevi alıyor.12 Eylül 1980 tarihinde Pakistan’a geçmeyi başarıyor. Kendisine Pakistan devleti tarafından ev tahsis ediliyor ve maaş bağlanıyor fakat silah yardımı talebi reddediliyor. Gönlünde sürekli olarak Afganistan’da savaşma iştiyakı olan Mahdum Bey, Afganistan’a geri dönemeyeceğini idrak ettikten sonra Pakistan’ın ev ve maaş yardımı teklifini reddedip Afganistan içerisinde yaşayan Türk soylu muhacirler adına Türkiye’ye iltica talebinde bulunuyor. Ancak teklifi kabul görmüyor ve Türkiye’ye gelme kararı alıyor.12 Eylül ihtilalinin akabinde gelen Mahtun Bey, Başbuğ Alparslan Türkeş cezaevinde olduğu için görüşemiyor. O sıralar göz hapsinde olan Süleyman Demirel’in yanına gidiyor ve Süleyman Demirel daha öncede zikrettiğimiz üzere Afganistan’da iki defa idam sehpasında yargılanan Mahdum Bey’e “Senin öldüğünü, idam olduğunu zannediyordum” cevabını alıyor. Daha sonra Manisa’daki Kazak arkadaşlarıyla görüşen Mahdum Bey, Hamza Uçar isimli arkadaşı
vasıtasıyla Tatar kökenli olan Ahmet İhsan Kırımlı isimli bir doktorla görüşüyor ve kendisi tarafından “Bir yardım isterseniz Pakistan’a gönderebilirim ve yazacağınız dilekçeyi Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yaverine iletebilirim” yanıtını alıyor. Dilekçesini yazdırmak için gittiği arzuhalci dilekçeyi yazarken gözlerinden yaş geliyor ve Mahdum Bey’in ücretin ne kadar olduğu sorusuna “Bırakın sizden ücret almayı, elimden gelse para yardımında bulunmak isterdim” yanıtını alıyor. Bütün bunlar yaşanırken Pakistan’da yaşayan Türklerin ileri gelenleri siyasi parti kurmak için Mahdum Bey’den yardım istiyorlar. Kurulacak olan partide yetkili görev verilememesi kaydıyla yardım edebileceğini yardımcı olabileceğini zira kendisinin bu coğrafyada Türk Faşisti ve Panturanist olarak itham edildiğini ve bununda partiye zarar vereceğini söyleyen Mahdum Bey yoğun ısrarlara maruz kalıyor ve kendi kontrolü dışında partiye Genel Başkan oluyor. Partinin adını ise Afganistan Kuzey Vilayetleri İslami Birliği olarak belirliyorlar. Türkiye’ye 1981 yılında tekrar geliyor ve zamanının Başbakan Yardımcısı olan Turgut Özal’la görüşüyor ve Pakistan’a geri dönüyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren Pakistan ziyareti esnasında ve Mahdum Bey’i Büyükelçiliğe çağırıyor. Kenan Evren tarafından büyük bir saygıyla karşılaşan Mahdum Bey, Kenan Evren’in bu tavrı karşısında çok etkileniyor. Büyükelçi, iltica talebi dosyasını Kenan Evren’in önüne koyuyor ve dilekçeyi Kenan Evren imzalıyor. Müjdeli haberi halkına ilan ettikten sonra göçmen listesini hazırlattırıyor ve 6000 kişinin Türkiye’ye iltica etmesini sağlıyor.
Türkmenlerin geleneklerine göz attığımızda ise bizim geleneklerimizle olan yakınlığını rahatlıkla görebiliyoruz. Türkmenlerde yeni doğmuş bebeğin şerefine doğum yemeği veriliyor. Bebeğin dişi çıktığı vakit köyün kadınları mısır patlatıyorlar ve köylülere dağıtıyorlar. Bebek yürüdüğü vakit ise çörek yapılıp dağıtılıyor. Çocuklar mektebe gitmeden önce nazar değmesin diye boyunlarına göz boncuğuyla dizilen bir kolye takılıyor. Türkmenlerde evlenme yaşına gelmiş bir delikanlı bir kıza gönlü varsa bunu ailesine iletiyor. Oğlan tarafı bir kadın gönderip kızın oğlana meyilli olup olmadığını öğreniyor.Sonuç müspet olduğu takdirde oğlan tarafı kız tarafına bizde olduğu gibi istemeye gidiyor.Kız isteme merasiminden sonra kızın babası hanımını kızın yanına göndertip kızın isteyip istemediğini öğreniyor. Kız rıza gösterdiği takdirde başlık parası belirleniyor.Oğlan tarafı düğünden 10 gün önce hediyeler götürüyor ve buna Türkmenler “dokuzluk” adı veriyorlar.Kız tarafı ise katmer yapıp oğlan tarafına gönderiyor.Düğünde bol altın takılıyor,para vermesi için damadın kalpağı çalınıyor,30-40 koyun kesiliyor.Bir Türkmen düğünü Mahtun Bey’in ifadesiyle bugünün 200.000.000YTL’sine tekabül etmektedir.Türkmenlerde de kız kaçırma olayları mevcut. Eğer babası kızını sormadan bir başkasına nişanlarsa kız gönlü olduğu bir başkasına kaçıyor.Türkmenlerde ölümden sonra ölen için sadaka veriliyor.Namaz borcu olarak her zaman ölüm yıldönümünde ihtiyacı olan birine altın veya para veriyorlar.Ölünün ardından bizde de olduğu gibi 3-7-40, ve her yıl dönümü günlerinde Kur’an okuyorlar ve ölen kişiye dua ediyorlar. Bize Afganistan Türkmenlerinin geleneklerini ve kendi hayat çerçevesi içerisinde Afganistan’ın Türk soylu mültecilerinin göçünü anlatan Han soyuna mensup yaşayan bir kahraman olan Sayın Abdülkerim Mahtun Bey’e ve Tokatlı ülküdaşlarımıza sevgi ve saygılarımızı sunarız.
Tanrı Türkü Korusun
Oğuzhan Çelik / Ülkü Ocakları Eğitim Kültür Vakfı / Genel Bşk.Yrd
(Kaynak: Gün Türk)