20 Eylül 2015 Pazar


ARMANA ALDIRDIK HACİ MENNANİ



Zalım dünya etti yüzmün hüneri
Beş ay boldi munda çekdiğim zari
Garri pirden galan batır yatgari
Armana aldırdık Haci Mennani

Eydoğanlar yaman boldi bul işler
İndi ağlaşınlar kovum gardaşlar
Hemme tozup gaytti den bile duşlar
Armana aldırdık Haci Mennani

Hata bolmaz barçaların dilinde
Ruhu peyda etsin cennet gülünde
Şehit boldi zalımların golunda
Armana aldırdık Haci Mennani

Ey doğanlar yaman dertdir bul dertler
Ağlaşti giceler tilkiler gurtlar
Ahir etti etceğini namartlar
Armana aldırdık Haci Mennani

Peleğin bul zulmu bizlere yetti
Zalım dünya hemme sütemin etti
Çınar bağrım köydi bigüna gitti
Armana Aldırdık Haci Mennani

İndi görün gara gözüm yaşıni
Sütem aldi yüreğimin başıni
Boş goydular ak bayrağın daşıni
Armana aldırdık Haci Mennani

Sırlarımız açıldi indi yapılmaz
Dünya malı üçin yerler depilmez
Ahtaranın bilen indi tapılmaz
Dağboldi aldırdık Haci Mennani

Ey doğanlar gözüm yaşdan dolandır
Belli bir demde dünya yalandır
Ahir çağda yaman kesel bolandır
Armana aldırdık Haci Mennani

Açılanyok gucağımız her yerde
İndi işler bentboldı mi namarda
Kadir Mevlam etme özün bi perde
Aldırdık armanli Haci Mennani

Pelek durmaz bir adamın destinde
Adamlar bar adamların kastında
Ölüdür etti tayakların astında
Dağ boldi aldırdık Haci Mennani

Sinamızda galar boldi yaralar
İndi gamın gamdan gama urarlar
Gözünden başga yeri bari garalan
Armana aldırdık Haci Mennani

Dostlar bize boldi ahir zamana
Günden güne gitti gövnüm gümana
Garrica babadan galan nışana
Dağ boldi aldırdık Haci Mennani

İndi men neme edeyin zemini zeri
Annalap minmeli bir merdan hari
Elimden aldırdım gönl ciğeri
Armana aldırdık Haci Mennani

Türkmenler içinde bir yeke Hanti
Şazada yiğitti dilleri canti
Her vaht yad eylesem yanımda kenti
Armana aldırdık Haci Mennani

Nışanasi go.. meydana 
Ontört yıllap ozün tabşıranti punhana
Ahir vahtta govar boldi armana
Dağ boldi aldırdık Haci Mennani

Men durmazam bu dünyanın derdi ken
Neyleyinde gara bağrım boldi gan
Kovumlar içinde erdi bir Sultan
Armana aldırdık Haci Mennani

İndi gelen belaradır daş bolsun
Özünü bilmedik ile kaş bolsun
Alımızda indi kiler baş bolsun
Aldırdık armana Haci Mennani

Küpürün kastında bağlansın bili
Gözünden akdırdı gan bilen sili
Ahirın acala tapmadı ili
Armana aldırdık Haci Mennani

Sahi bolan saçak yazıp Nan berdi
Şehit bolan kökreğinden gan berdi
Ahir vahta kovum diyip can bardi
Armanda aldırdık Haci Mennani

Yalançinın eden emrin tutmadi
Oylanıp görerin danlan atmadi
Acalından korkup gaçıp gaytmadi
Armana aldırdık Haci Mennani

Keminenin kemliğini köp görsen
Adam bolsan indi mekem durar sen
Adam oğli niçik devran sürer sen
Dağ boldi aldırdık Haci Mennani

Etmedik işine boldi melamat
Hemme kovumlara bu dağ kıyamat
İndi munda hiçkim galmaz salamat
Armana aldırdık Haci Mennani

Kadır Allah bendelere yar bolsa
Her kim muni biler namıs ar bolsa
Oylansın kovumlar nenni bar bolsa
Armana aldırdık Haci Mennani

Binamısın gapdalından ötes yok
Binamıslar bu sözleri tutasyok
Arıyok yiğitler hata bitesyok
Armana aldırdık Haci Mennani

Ey doğanlar şulam uli kıyamat
Dünyada kim galar sağu salamat
Üstümüzden otlar yandi alamat
Dağ boldi aldırdık Haci Mennani

Memet Çopbaş
(Derleyen: Hacı Osman Mahdum)

27 Ağustos 2015 Perşembe

YAT GALDIM


Bu ne zulum zalim felek
Öz öyüme men yat galdım.

Kimse seni takdir etmez
Doğanlara men yat galdım.

Doğruluktan hep dem urup
Züryatlara men yat galdım.

Ata doğasın umitlap
Enocağna men yat galdım.

16 Haziran 2015 Salı

ORTA KÖY CAMİ


İstanbul'un her bir tarafı ayrı bir güzellik, her bir yeri ayrı bir şah eser.
Ortaköy İskelesindeki nadide eser, denizin kenarında adeta hatıra fotoğrafı çektiren bir gelin gibi zarif ve süslü olan Orta Köy Camii'sinden bahsediyorum.
Sultan Abdülmecîd Han tarafından yaptırılan bu pırlanta eser her göreni kendine mıknatis gibi çekiyor.
Bu güzelim yere ilk başta Mahmûd Ağa bir ibâdethâne yaptırmış. Daha sonra Sultan Üçüncü Ahmed Han zamânında İbrâhim Paşa kethüdâsı Mehmed Ağa yeni bir câmi yaptırmıştı.

O da harap olunca, 1853 yılında Sultan Abdülmecîd Han tarafından bu gördüğünüz Şaheser câmiyi yaptırır.

Oldukça zarif bir yapı olan cami Barok üslubundadır. Boğaziçinde eşsiz bir konuma yerleştirilen camii, yerli ve yabancı tüm turistlerin dikkatini çekiyor.


Her turist burada fotoğraf çektirmek için adeta yarışıyor. Geniş ve yüksek pencereler Boğaz’ın değişken ışıklarını caminin içine taşıyacak biçimde düzenlenirken, İnce ve zarîf minâreleriyle tanınıyor.
Özellikle Câminin içi çok güzel.


Câminin içindeki Allah, Muhammed ve ilk dört halifenin adları, bizzat Sultan Abdülmecîd Han tarafından yazıldığı söylenmektedir.

Bu kadar güzel eserin yanında açılan Kumpirciler de hoş olmuş ancak, ibadet etmeye gelen insanların dışında cemiye yakın bir bölgede oturarak biralarını yudumlayan kişileri görünce de insanın içi acı bir şekilde burkuldu.

Güzelim caminin görünüşü, ışığa koşan kelebekleri çektiği gibi her insanı çekiyor. Bu raya her türlü insanın gelmesi aşikar ancak, ibadet edenlere de birazcık saygı gösterilirse uygun olurdu vesselam.

(Osman Mahdum)





10 Mayıs 2015 Pazar


PAŞAM MEKANIN CENNET OLSUN



Sevgili Paşam, manevi babamız Cumhurbaşkanımız sayın Kenan Evren, Rus-Afgan savaşının mağduru, parçalanmış ailelerin umut kaynağı olarak hafızalarda yer alacağını bildirir,
seni her daim minnet ve şükranla anacağız.


1919 yılında Bolşeviklerin, 1978 yılında tekrar aynı kabus Rus Kızıl Ordusu'na karşı savaşmak zorunda kalan bir ailenin mensubuyum. 1980'de amcalarımız Afganistan'da savaşırken biz yad
el (Pakistan)'da göçmen hayatı yaşamıştık.
Böyle bir durumda olduğumuz zaman sayın paşamız Kenan Evren'in Pakistan'a gelmesi ve bizi Türkiye'ye kabul etmesi, bizim hafızamızdan heçbir zaman silinmeyecek şevkatini göstermiştir.

Türk olduğumuzu, sahipsiz olmadığımızı, bizimde göz yaşlarımızı silecek bir elin olduğunu, bizide bir ana kucağı sevgisiyle sarmalayacak bir elin olduğunu hissettiren Paşamıza Allah'tan rahmet diliyorum, mekanı Cennet ola diyorum.
Seni hiç bir zaman unutmıyacağız Kenan Paşam.
(Osman Mahdum)

12 Nisan 2015 Pazar

SÜLEYMANİYE CAMİİ



Süleymaniye Camiisi klasik Osmanlı mimarisinin nadide örneklerinden biridir.

Muhteşem manzarası ve yapım mimarisi ile dünyanın dikkatini üzerine çeken şah eser Süleymaniye Ceminin dört bir taraftan görülen manzarası ve ihtişamı ise yerli ve yabancı her insanı kendine hayran bırakır.


Konumu ve yerinin tespitinin Peygamber efendimiz Hz. Muhammet (S.A.V) tarafından yapıldığı ileri sürülen caminin boğaza bakan manzarası ise bir başkadır.

Her açıdan muhteşem ve ilgi odağı olan Caminin yapımından günümüze kadar İstanbul'da yüzü aşkın deprem sarsıntısını yaşamıştır. Bunca sarsıntı geçirmesine rağmen Süleymaniye Camiinin duvarlarında en ufak bir çatlak dahi göremezsiniz.

Mimar Sinan'ın ustalık eserim dediği bu şah eserin İstanbul'un bir incisi, bulunmaz hazinesi olduğuna şahit olursunuz. 

(Osman Mahdum)
PANOROMA FETİH MÜZESİ


2009 tarihinde hizmete giren Panorama 1453 Tarih Müzesi her Türk gencinin gelip görmesi gereken yerlerden biri.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılarak hizmete açılan Panoroma Müzesi'nde tarihi kuşatmanın geçtiği Topkapı-Edirnekapı surlarının hemen yanı başında yapılması da ayrı bir hava katmış.

İstanbul’un Türkler için ilk açılan bir kapı olması açısından da çok büyük önem taşıyan Fetih müzesi Kültür A.Ş tarafından işletiliyor.

Halkın yoğun ilgisini çeken bu kültürel mekanın her Türk evladının mutlaka görmesi gereken yer olduğunu tekrarlıyorum.


Yapanlardan ve bu mekanda böyle bir Paroroma müzesini gereksinim duyanlardan Allah Razı olsun.
(Osman Mahdum)
 


15 Şubat 2015 Pazar


OSMANLI ARMASI'NIN ANLAMI

II. Abdülhamid Han döneminde son halini alan ve Osmanlı Devleti'nin simgesi haline gelen Osmanlı arması üzerinden birçok objeler bulunmaktadır.
Her biri ayrı bir anlam taşıyan armanın en tepesinde bulunan güneş şekli hâkimiyeti simgelemektedir.
Osmanlı sancağı ile terazi ise adaleti göstermektedir. Kur'an-ı Kerim ve kelime-i şahadet ile süslenen armanın Osmanlı'yı en iyi şekilde anlattığını görürsünüz. 
18. asır sonlarında son halini alan armanın karakteristik özellikleri ise II. Abdülhamit Han devrinde kazanmıştır. Bu devirde devletin unsurlarını armaya yerleştirme fikri ön plana çıkmıştı.

Armada yerleştirilen simgelerin baştan aşağı özellikleri şöyle:
1- Tuğranın etrafındaki bu güneş motifi, padişahın güneşe benzetilmesinden ileri gelir.
2- II. Abdülhamit'in tuğrası.
3- Sorguçlu serpuş: Osman gaziyi ve tahtı temsil eder.
4- Kalkan: Ortasında stilize edilmiş bir güneş motifi var. 12 yıldız: Rivayete göre bu 12 yıldız 12 burcu temsil eder. Güneş bu burçlar üzerinde hareket eder. Böylece Osmanlı kainatın merkezi addedilmiştir.
Başka bir rivayete göre Osmanlı'nın 12 eyaletini temsil eder.
5- Osmanlı sancağı.
6- Mızrak: Son dönem mızraklı süvari alaylarını remzedir.
7- Tek taraflı teber (balta): tören silahıdır.
8- Çift taraflı teber: Orduda üst düzey görevliler tarafından üstünlük sembolü olarak kullanılmıştır.
9- Mızrak.
10- El siperlikli tören kılıcı: bu kılıç klasik Türk kılıcı olmayıp, o devirdeki subaylar tarafından kullanılırdı.
11- Top: topçu ocaklarını temsil eder.
12- Kılıç: geleneksel Türk kılıcı.
13- Top gülleleri.
14- Borazan: modern mızıka takımının kullandığı çalgı aletidir.
15- Yay.
16- Çapa: Osmanlı denizciliğini temsil eder.
17- Bereket boynuzu: bu boynuzun Osmanlı kültürüyle alakası yoktu. Armayı tasarlayan kişi azınlıklardan biri veya bir Avrupalı olsa gerek. Osmanlı topraklarını temsil ettiği rivayet edilir.
18- Hilafet sancağı (yeşille remzedilmiş).
19- (Üstte) Kuran-ı Kerim. (Altta) Kanunnameler (böylece devletin adaletinin Osmanlı yazılı kanunları ve şeriat ile sağlandığı remzediliyor).
20- Terazi: şeşper ve asaya asılıdır. adaleti temsil eder.
21- Asa ve şeşper(altı dilimli topuz) şeşper: asalet ve üstünlüğü remzeder. asa: Hz. Musa'nın asasını remzeder.
22- Toplu tabanca: 1840'dan itibaren bütün subayların kullandığı silahtı. Osmanlı ordusunun modernize edildiğini remzeden bir motif.
23- Kılıç.
24- Çift taraflı teber.
25- Süngülü tüfek: Nizam-ı Ceditle birlikte Osmanlı ordusunun asıl silahı olmuştur.
26- Şefkat nışanı: 1878'de II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiş olup; savaş zamanında, büyük afetlerde devlete, millete hizmet eden kadınlara verilirdi.
27- Mecidi nişanı: Beş ayrı derecesi vardır ki kişinin başarıları arttıkça bir üst derecesi verilirdi. Üst derece verilince alt derece geri alınırdı. Savaşlarda üstün başarı gösteren askerlere verilirdi.
28- Nışan-ı iftahar: Sultan Abdülmecid döneminde ihdas edilmiştir. Üst düzey devlet hizmetlileri ve askerlere verilirdi.
29- Nışan-ı osmani: Sultan Abdülaziz Han tarafından 1862'de ihdas edilmiş olup, devlet hizmetinde üstün başarı sağlayanlara verilirdi.
30- Nışan-ı al-i imtiyaz: Devlet adına faydalı işlerde bulunmuş ilim adamları, idareci ve askerlere verilmek üzere 1876'da II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiştir.
 

18 Ocak 2015 Pazar

MEVLANAYA ZİYARET


Mevlana'ya her ziyarete gittiğimde beni derinden etkileyen ve Konya'nın girişinde yolun sağ tarafına tabelalarda yazılı olan Hz. Mevlana'nın şu güzel ve mana açısından bir derya olan sözleri hep etkilemiştir. 

1.Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
2.Sevkat ve merhamette güneş gibi ol
3.Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
4.Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
5.Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
6.Hoşgörürlükte deniz gibi ol
7.Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol


Özellikle Ankara'dan Konya'ya hareket ettim mi? Yol güzergahlarında çıkan Türkmen ilçelerin ve kasabaların isimleri beni hep kendine çekmiştir. Konya sınırlarına girdiğim zaman zaten bir Türkistan şehrine girer gibi hemşehrimin şehrine gelmiş gibi oluyorum. Mevlana Hazretlerinin türbesine yaklaştıkça ayrı bir adap ayrı bir hava kaplar insanın içini. 
Hele Türbenin içine girdiğin zaman, buyu Resulullah'ı almamak mümkün değil. Çünki Cenabı Allah'ın dostu Hz. Mevlana:
 "Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel, ,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." sözleri yok mu. Her milletten ziyaretçisini görmek mümkün.

Türbenin içinde bulunan Tarihi eser el yazmaları Mesnevi'leri ve hırkayı şeriflerin yanında birde ortada duran cam sanduka içerisinde süslü ahşap muhafaza içerisinde tutulan sakalı şerifi ziyaret etmek. Cam sandukanın dört köşesinde minik deliklerle dışarıya yayılması sağlanan gül kokusu ve miski amber ciğerlerinin ta en derinliklerine kadar çekmek yok mu. Ziyaretini doruk noktaya getiriyor. Koklayabildiğin kadar kokla. Ciğerlerinin ta derinliklerine kadar işler.

Türbeden büyük bir adap ile ayrıldıktan sonra içini bir hüzün kaplar. Sanki memleketinden ayrılacaksın, sanki hep burada yaşadın, doğdun büyüdün de, şimdi ayrılma zamanı gelir çatar.
Güzel kokulu Mevlana şekeri ve bir kaç hediye aldıktan sonda büyük bir şekilde gönül huzuru içerisinde Ankara'ya dönersin.


Mevlana'nın kabrinin altındaki mezar odasına 700 yılda sadece bir kişi girebilmiş. O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuymuş. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı.
O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı.
Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu.
Tabi Mevlana şehrinden ayrılmadan birde Şemsi Tebriz'i Hazretlerini de ziyaret etmeden ayrılmak olmaz.
Onların mekanı cennet ola, makamı pir nur ola.

(Osman Mahdum)