24 Mayıs 2010 Pazartesi


AFGANİSTAN'IN KUZEYİNDE TÜRKMEN
ASILLI KOMUTAN ORAZ ZABİT ŞEHİT OLDU


A
fganistan'ın kuzeyi Güney Türkistan'da Taliban militanlarına karşı olan Türkmen asıllı komutanlardan Oraz Muhammet Zabit, Taliban milislerince şehit edildi.
Zabit'in ailesine yakın kaynaklardan alınan bilgiye göre, önceki gün, yazlığında koyun yatağına bulunduğu sırada yaklaşık 10-15 motosikletli milislerce çapraz ateşe tutulur. Zabit, milislere karşılık vererek yaklaşık 20 dakika çatıştığı bildirilir. Sovyet işgali döneminde mücahit safında yer alan Zabit, Güney Türksitan'ın Feryab vilayetinin Devletabad bölgesinde yaklaşık 100 bin ailenin liderliğini yapıyordu.
Oraz Muhammet Zabit'e bundan üç hafta önce de Taliban milislerince çapraz ateşe tutularak öldürmek istenmişti. Oğlu ve kendisi ufak sıyrıklarla kurtulurken askerlerinden 15 kişi çeşitli yerlerinden yaralanmıştı. Üç hafta kendisine yapılan bu suikast eylemi püskürten Oraz Zabit çok deneyimli biri olmasına rağmen, böyle bir pusuya düşürülmesi çok düşündürücü.
(Ajanslar)

23 Mayıs 2010 Pazar

PARİS AKŞAMLARI
"1952-53 yılının kış aylarında Paris'te Sen nehri kıyısında donmuş bir erkek cesedi bulunur, üzerinde kimliğini belirtilen bir evrak da yoktur, ancak cebinden çıkan bu şiirden ötürü Türk olduğu anlaşılır ve cenaze Türk elçiliğine teslim edilir." 1972 yılında Töre Dergisinde rahmetli Prof.Dr.Necmettin HACIEMİNOĞLU bu şiiri yayınlar. Hafızalarımızı tazelemek dost bildiklerimizi hatırlamak maksadı ile bu şiiri biz de yayınlıyoruz.

PARİS AKŞAMLARI

Bu kent her şeyiyle bana yabancı
Caddeler, binalar, bütün insanlar...
Öyle hasretim ki ezan sesine
Ararım çevremde minare, cami
Lakin takılırım çan kulesine
Her semtin muhteşem kilisesine
Yad el elemleri sarar içimi
Uzaklarda yurdum! Burdan çok uzak
Her mevsimi güneşli, masmavi göklü
Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü
Ozanlı, garipli, kervansaraylı
Hele insanları: Alpli, Giraylı
Yok haber onlardan, baba evinden
Bu yüzdendir halim, kopuk bir yaprak
Herşey benden çok uzakta! Çok uzak
Gözlerim daima engine dalar
İsterim ki her an, ana yurdumda
Dağları dumanlı yaşlı Kırım'da
Duvarında mavzer ve Kur'an olan
Ata ocağında, bizim konakta
Bir bakır sinili sofra başında
İftar beklenilsin, dua edilsin
Ve sessiz sedasız yemek yenilsin
Sonra şadırvanda apdest alınıp
Hep birlikte teravihe gidilsin
Uyansam her sabah ezan sesiyle
Görsem Ayşeciği su testisiyle
Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken
Dinlesem dedemi, Kur'an okurken
Başıma huşuyla yastığa koysam
Sonra toparlanıp yola koyulsam
Yahut günün şavkı vururken camdan
Heybetli sesiyle çağırsa babam
Anam da, kalk yavrum, aslanım dese
Tutup elleriyle omuzlarımdan
O müşvik haliyle sarılsa, öpse
Semaver kaynarken ocak başında
Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden
Bozkurt'tan, Turan'dan söz etse dedem
Sonra Türklük için etse de niyaz
Gözlerinden akan yaşını görsem
Evet! Yurdum burdan çok uzak,
Bir ferahlık yahut bir şevk umarak
Düşerim yollara akşam üstleri
Hep böyle çaresiz, yollardan beri
Her zamanki gibi yorgun ve bitkin
Artırıp yükünü hasta kalbimin
Her an heyecanı gözlerimde yaş
Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş
Dolaşırım Paris caddelerini
Yorgun akan Sen'i köprülerini
Bir Karakış vakti, Sen kıyısında
Kafamın içinde Türklük ülküsü
Ruhumu kavuran yurt hasretiyle
Böyle göçeceğim ebediyete
Donmuş cesedimi bulup çöpçüler
Defnedilmek üzere götürecekler
Kimim ben, neyim, ne bilecekler...!
Ruhu ŞAD mekanı cennet olsun bütün soydaşlarımızın ve şehitlerimizin.