12 Haziran 2023 Pazartesi

 

ÇİLE İLE YOĞRULAN BİR MİLLET; AFGANİSTAN TÜRKMENLERİ

Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Kunduz, Mezar-ı Şerif ve Cevizcan vilayetlerinde en çok yaşayan Afganistan Türkmenleri, adeta atalarının yaptıkları gibi hala doğayla, insanlarla, yönetimle, aklınıza ne gelirse hepsi ile mücadele ederek yaşıyorlar.

Hayata karşı mücadele etmek doğa ile mücadele etmek artık onlar için bir yaşam felsefesi olmuş durumda.

Hepsini olduğu gibi kabullenmiş ve hepsine karşı da mücadelesinin atalarının yaptıkları gibi yüzlerce yıl aynı sürdürüyorlar.

Hayatı boyunca farklı bir alternatif görmedikleri için bu çileli hayatlarını kabullenmiş ve aynı şekilde nesilden nesle sürdürmekteler.

Oysa tarih boyunca bu toprakların hâkimi olmuş Türkmenler, son 40-45 yıl en mahrum bırakılmış ve en alt tabakada görünen halk durumuna düşürülmüştür.  


SU TEMİNİ İÇİN ARIK KAZI ÇALIŞMASI

Yıllardır kuraklıkla mücadele eden Türkmenler, evlerine su temin edebilmek için imece usulü, arıklar yani kanallar açarak su getirmektedirler.

Bu kanallarla getirdikleri suları köyün merkezlerinde açtıkları havuzları dolduruyor ve buradan su temin etmeye çalışıyorlar. Açtıkları bu havuzları da her iki üç yılda bir kazarak içindeki kum birikintilerini temizlemek zorunda kalıyorlar.  


Bazen kazdıkları kanallardan sel geliyor, bir yıl boyunca kullanmayı yeğledikleri kanal bir günde kum basıyor,  sel dedikleri kremsi çamur tabakası ile bataklık haline dönüşüveriyor. Her yıl imece usulü kazıdıkları kanal yeniden hiç kazılmamış gibi oluveriyor.

Burada yaşayan halkın, ahalinin çileli hayat yolculuğu hep böyle devam ediyor. Bu hayata alışacaksın, alışamasan hayatta da kalamıyorsun. 

 Bu çileli hayata alışkın olan buranın halkı düğünleri, etkinlikleri panayır usulünde kutluyorlar. Güreş bir taraftan, koşu yarışı ve ip çekme bir taraftan eğlenmesini de biliyorlar.

Artık hayatları o denli rutinleşmiş ki, atalarının yüz yıllarca verdikleri aynı mücadeleler onlar için bir alışkanlık haline gelmiş. Hayatlarından hiçbir zaman şikâyet eden kimse de yok. Adeta burada insan doğaya karşı yenilmiş, doğa ve tabiat ile barışık yaşamaya alışmış durumdalar.




KUM TEPELERİ VE YOL DURUMU

Öte yandan rüzgâr; kuzeyde, Pamir dağlarının soğuk havası ile güneyde, Karakum çölünün başladığı bölge üzerinde olduğu için sıcak ve soğuk havanın çakıştığı yer. Bu bölgede Allah gün verirse her gün şiddetli rüzgâr ile karşı karşıya kalınıyor.  

Rüzgâr da bazen haftalarca sürebiliyor. Bazen günlerce, artık insanlar dışarı çıkmaktan mustarip durumda kalıyorlar.

Bu rüzgârların günlerce devam etmesinden dolayı yolları ve bazen evleri dahi kum fırtınası yüzünden kum altına kalarak gömülebiliyor.  


Zaten özellikle Türkmen ahalisinin en yoğun olarak yaşadıkları Cevizcan vilayetine bağlı Hamiyap ilçesi, Garkın ilçesi ve Garaadik ile Çopbaş obalarında doğru düzgün bir yol bile yok. Kaderleri ile baş başa bırakılan Türkmen halkı, hayatla mücadelesi bir yana, doğa ve yönetimle mücadele ediyorlar. Yani Türkmen ahalisinin hayatı, dünyaya gelmesinden, ta ölene kadar mücadele ile geçiyor.  

Yolların olmadığı yerlerde, atalarının yaptıkları atlı eşekli yolculukları şimdi arabalar ile yapıyorlar. Hala yüzlerce yıl ataları nasıl bir zorlukla karşı karşıya kaldıysa, şimdi çocukları ve torunları da aynı zorlukları yaşıyorlar.


Eskiden atla, develerle yolculuk yapıyorlardı. Ancak şimdi arabalarla, dört çeker araçlarla yapıyorlar. Buna rağmen, bazen yol diye bir şey kalmıyor. Hayat mücadelesi ile baş başa kalıveriyorsun. Bir gün önce yol diye geçtiğin yerin tamamen kum yığını ile dağ gibi kum tepecikleri ile kesildiğine şahit oluyorsun.

Araçlarda kazma, kürek ve keçe veya örtü eksik edilmiyor. Bazen çölün ortasında; erzak veya tedarikli olmazsan aç veya susuz kalma ihtimalini hiç gözden uzak tutmamalısın.

 


 TOPRAK EREZYONU

Bunca eziyeti ve çileyi çekerek kum sahasından geçerek çöl ortasında vaha görüntüsü veren ağaçlık alana ve suya kavuştuğunu zannediyorsun, bu sefer Amu derya, yani Ceyhun nehrinin hışmına uğruyor, hırçın sularına karşı mücadele etmek zorunda kalıyorsun.

Diyorum ya Türkmen ahalisi burada anadan doğma çile ile dünyaya geliyor, çile ile hayatına devam ediyor.

Bu sefer suya kavuştuğuna sevinemeden hırçın nehrin toprak erozyonu ile karşı karşıyasın. Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırı ile karşı karşıya yaşayan Türkmen ahalisi, bu sefer toprak erozyonu ile mücadele etmek zorunda kalıyor.

Karşı taraftan Afganistan topraklarına yaklaşık 30 kilometre içeri kaydığı belirtiliyor. Komşu ülkelerde bu durum işine geldiği için hiç bir müdahalede de bulmuyorlar.

Hatta toprak işgal etmeye çalışıyorlar. Onların, yani kardeş ülkelerin bu tutumuna karşı mücadele vermek zorunda kalan Türkmen ahalisi, aynı zamanda doğaya karşı da mücadele vermek zorunda kalıyorlar.


İnsani güç ile kum torbaları doldurarak nehir etraflarına önlemler almaya çalışılsa da nafile bir türlü olmuyor.

Bir köyün üç defa yer değiştirildiği bu bölgede, köy halkı birkaç yıl içerisinde bir camiinin üç defa farklı yerlerde inşa edildiğini anlatıyorlar.  

Tabiatı gereği, coğrafi yapısı gereği bu bölgelerin mahrum bırakıldığı düşünülebilir, ancak şurası bir gerçek ki Türkmenlerin olduğu ve Türkmen halkının yaşadığı tüm bölge mahrum bırakılmış durumda. Doğal hayat ve tabiat gereği bu kadar mı tesadüf olur?

Burada hâkimiyet kurmuş şahıslar yıllarca bu bölge halkının çocuklarını asker ve polis yaparak köle gibi kullandılar. Ancak hiç bu bölgeye yatırım yapmadılar. Etinden, suyundan ve kanından beslendiler, lakin hiçbir yatırım yapılmadı. Ancak nüfus olarak hesaba katıldı. Hiçbir zaman insanca yaşamalarına izin verilmedi.


KARINCANIN MÜCADELESİ 

Hadi doğal olarak insanlar bu durumda ve bu hayata alıştılar, bölgenin hayvanları bile çile ile doğuyor çile ile ölüyorlar.

Şu karıncanın hayat için çektiği mücadeleye bir bakın.

Kaptığı yiyeceği, yani kendi ağırlığının on katı ağırlığındaki yiyeceği düz yoldan götürmüyor da duvara tırmanarak götürmeye çalışıyor.

Bu bölgede yaşayan halkın vermiş olduğu mücadelenin en kısa ve en bariz bir şekilde açık ve net örneğini sergilemiş oluyor.

Burada yaşayan halkın hayatını merak ediyorsanız, bu karıncanın görüntüsünü görmeniz yeterli.

Halk buralarda hastalanmamaya çalışıyor. Şayet doğum veya bir hasta durumu yaşanırsa, o zaman çile ve eziyet iki katına çıkmaktadır.

Allahtan ömrün uzun, hayat pınarın kapanmamışsa, bir sebeptir şehirlere, hastanelere yetişebiliyorsun. Olmazsa yolda tabiatla mücadele ettiğin yetmiyormuş gibi, yol, kum ve sıcaklık ile de mücadele edeceksin.

Bu topraklarda yaşamak güç ister, mücadele ister. Çileye karşı direnmek için de mangal gibi yürek ister.

Vesselam.

Hacı Muhammet Osman Mahdum.


9 Mart 2023 Perşembe

 31 YIL ARADAN 

Güzelim ülkem canım memleketim, bir sürü badireler atlatmaya alışkın yüce Türk halkı ciğerim Türkiyem.

Yine büyük bir felaketi yani asrın felaketini göğüslemek zorunda kaldın. Biz Türklerde ''Yiğidin başı belada olur'' derler. Güzelim memleketim canım vatanım yine sen asrın felaketi ile mücadele etmek zorunda kaldın. 6 Şubat gece 04.17 sıraları Kahramanmaraş merkezli 7.6 şiddetinde meydana gelen deprem sonucu binlerce evin yıkılması sonucu on binlerce canı kurtarmak için seferber oldun. 

Deprem yaşandığı zaman bir saat sonra Malatya'da askerlik yapan oğlum bizi aradı, sağlığı ile ilgili bilgi verdi durumu iyi olduğunu söyledi. 

Depremden çok etkilendiği aşikardı. Zavallı oğlum aynı 1992 yılında Erzincan'da benimde başıma gelen 6,8 şiddetindeki deprem anımı yaşıyordu. 

Gece meydana gelen depremin ardından tamda gündüz tekrar bir haber almak için oğlum Abdulkerim'i aradığımda telefonla konuşurken yine oğlumun ''Ata yine deprem oluyor'' sesi ile kalbimin atması bir kat daha artmıştı. 

Telefonu kapattı bir ara sonra yeniden arayarak kendisinden haber aldık. Meğerse ikinci deprem Yine 7.7 şiddetindeydi. Tekrar oğlumu aradım bir sorunun olmadığını söyledi, rahat bir nefes aldık. 

Tabi ben ülkemin ordusuna sonsuza kadar güvendiğimiz için binalarına bir şey olmasa başına hiçbir şeyin gelmeyeceğini adım gibi emindim. Emniyetlerini almışlar güvenliklerini sağlamışlar tabi 31 yıl önce aynı benim yaptığım gibi enkaz altından canlı kurtarmak için koşuşturmaya başlamış.


İkinci günü tekrar sordum, yanına geleyim mi? diye. ''Baba ben iyiyim sen halka koş'' deyince, AFAD'a gönüllü olarak deprem bölgesine gitmek istediğimi söyledim. Tabi başta bir iki gün AFAD'dan telefon bekledim, arayan olmayınca bizzat kendim merkeze vararak tesadüfen Hatay'a gidecek listeye adımı yazdırdım. Gerçi AFAD gönüllüsü sertifikam da vardı. 

Hatay'a öğlen saatlerinde hareket ettik, gece saat 11.00 civarları oradaydık. Trafik tamamen kilitlenmişti. 20 dakikalık bir mesafeyi ancak iki saatte alabiliyorduk. Şehirden çıkanlar biryana birde şehre bizim gibi yardıma gelenler bir taraftan trafik tamamen kilitlenmişti. 

Yorucu bir yolculuğun sonunda Hatay AFAD Koordinasyon Merkezine vardık. Hemen çantalarımızı küçük bir çadıra yerleştirdikten sonra deprem bölgesine hareket ettik. 
Antakya ilçesinde bir mahalleye girdik. Gördüğüm manzara tanıdık bir manzaraydı. Hiç de yadırgamadım. Enkaz, moloz kokuları, yanık kokuları iş makinalar ve insanların enkaz başında arama çalışmalarına yardım etmek için bekledikleri ile karşı karşıya idim. 

Bu manzara 1992 yılında Erzincan'da aynı gördüğüm manzaraydı. İçim ürpermedi sakinliğimi koruyordum. Ta ki bizim çalışma yapacağımız adresi aramaya başlayana kadar. 

Mahalleyi gezdikçe, dolaştıkça olaya neden ''Asrın felaketi'' dediklerini insan anlıyor. Ben olaya felaket demiyorum, naçizane görüşüm manzara vahim bir durumdaydı. Bende Erzincan'da moloz yığınlarından ceset çıkardım, moloz yıkıntılarından canlı çıkardım. Bu manzaraya alışkındım. Ancak koca bir mahallede ancak üç dört bina yıkılmıştı. Onlara asker olarak koşmuştuk. Buradaki manzara ise bir mahalleyi tümden yıkık görünce olayın vahametini hissedebiliyor insan. 

Neyse ki Türk milletinin azmi ve dirayeti bu durumları da atlatacağını her yerde gördük. Millet herkes bir şeyler yapabilmek için seferber durumdaydı. 

Her taraftan yardımlar geliyor. Türk halkının böyle bir ağır imtihandan da alın akıyla çıkacağı aşikardır. 

Halkın yardım etmek için çırpındığını görünce gözlerim yaşardı. Tüm çalıştığım yerde ağladığımı hissettirmemek için elimden gelen çabayı gösterdim. 

Enkaz çalışmaları sırasında bir binanın molozundan ceset bulundu. yıkıntıların içine teşhis için oğlunu çağırdılar. Annesinin halini gören genç sessizce ağlıyordu. Yanına gittim, biliyordum ki sarılacak biri arıyordu. Gence sarıldım, saçlarını okşadım, birlikte sarılarak ağladık. 

Biliyorum benim elimden bir şey gelmiyordu. O an ona ne dersem de boştu. Ona ta Ankara'dan geldiğimi, yaralarını, acılarını, paylaşmaya geldiğimi söyledim. Bilmem ona bir teselli olur mu? Bilmem bir nebze de olsa acısını paylaştığımızı hissettirebildim mi bilemem.   

Olay çok büyük bir felaket ötesi bir şeydi. Asrın felaketi idi yani. Gece sabaha kadar enkaz altında canlı çıkarmak için çalışan Polis Arama Kurtarma ve Özel Harekat Arama Kurtarma çalışmalarına yardım ettik. 
Ertesi gün öğlene kadar çalıştık. Merkeze dönerek bir gece istirahat ettikten sonra yine başka bir arama kurtarma çalışmalarına koşturduk.  

Ulaşım imkanları kesilen, yolları bozulan köylere erzak götürdük. Yani yaklaşık bir haftadan fazla AFAD gönüllüsü olarak ülkeme, milletime ve devletime yararlı olabildiysem ne mutlu bana.

Türk halkının gücünü, yardım severliğini, hoş görüsünü, böyle bir felaket karşısında sabır ve takatini gördükçe de içim ısındı doğrusu. 

Ülkenin dört bir tarafından gelen yardımlar mı dersin, devletimizin canla başla çalışmaları koordine etmek için vermiş olduğu çabalar mı dersin, hangi birini sayayım. 

Biz Allah'ın sevdiği kullarız. 

Acılarımızı içimize atarız. Allah'tan sabır bekleriz. Nice acılar çekmiş, ne trajedi içerisinde olmasına rağmen, dirayetini koruyarak dimdik ayakta duran bacılarımızı mı dersin yiğitlerimizi mi dersin. Yardım malzemeleri uzattığımızda, ''ben aldım o köye götür, olmayanlara, ihtiyacı olanlara götür'' diyorlardı. 

Gıda yardımı olsun veya giyecek yardımı olsun fazladan vermek istediğimizde ''ben aldım olmayanlara götür'' diyerek geri çeviren yiğitlerimize şahit oldum. 

Gözü tok, gönlü tok dünya kadar gönlü geniş insanlarla tanıştım. 

Biz Allah'ın sabırlı kullarıyız. Cenabı Allah bu imtihandan da başarı ile çıkacağımızı bildiği için böyle bir badireye tabi tuttuğuna inanıyorum. 

Allah tüm yardım edenlerden, yurt dışında ve yurt içinde emeğe geçenlerden razı olsun. Yardım gönderen tüm memleketlerden de Allah razı olsun.

Bu millet, bu imtihanından da alnı ak bir şekilde çıkacaktır. 
Allah vatanımızı, milletimize ve devletimize gönlü pak Allah rızası için çalışan yöneticilerimize de zeval vermesin.  

Devletimiz her kurumu ile halkın yanında, derdine derman olmaya çalışmıştır ve olmaktadır da. Durumu anlamayanlar, her türlü şeyler söylemeye ve uydurmaya çalışmışlardır. Ancak sahadan gelen biri olarak ve aynı zamanda deprem felaketini görmüş biri olarak devletimiz her imkanını seferber ettiğine şahit oldum. Dil uzatmaya çalışanları da Allah'a havale ediyorum. 

Ne Mutlu Türk'üm Diyene 

Muhammet Osman Mahdum            

21 Ocak 2023 Cumartesi

 

BOLŞEVİKLERDEN ELDE EDİLEN GANİMET İLE DİRENİŞ

Halife Kızılayak Bolşeviklere karşı yapılan mücadelede, Bolşeviklere ait iki gemiyi Amuderya nehrine batıracaktır. Bu batırdıkları gemilerden elde ettikleri silah ve mühimmat ganimetleri ile Bolşeviklerin kendilerine karşı direnişe geçecektir.

Gemilerden elde edilen mühimmat ile Bolşeviklere karşı direnişe geçilmesi hadisesi her zaman üstü kapatılan bir gerçek hikâyedir.

Bu konuda anlatılan hikayelere birde ek olarak ispat maiyetinde gemi penceresinin fotoğrafını paylaşmak istiyorum. 

Bu parçayı Halife Kızılayak'ın askerleri Afgan topraklarına kadar getirmiş ve ellerinde bir kanıt olarak taşımışlardır.

Konuya gelirse 1919-1941 Lebap vilayetinde Halife Kızılayak önderliğinde, Afganistan'a kadar uzanan büyük bir direnişe geçerler. Çok dağınık vaziyette yaşayan ve hatta bazıları göçebe olarak yaşayan Türkmen halkını, Rus ordusuna karşı direnişe çağırmak, onları bu konuda bilgilendirmek, elbette zor olacaktır.

Ama yine de bunu başaran Halife Kızılayak, özellikle Aşkabat dolaylarında bulunan Göktepe kalesinin Rus birlikleri tarafından alınması sonucu ciddi bir direnişin beklediğinin farkındadır.

Halife Kızılayak, Kızıl Ordu’nun bölgesine gelmemesi için tüm ileri gelenlerini toplayarak savaşa elverişli gençleri silahlandırmaya ve onlara silah ve savaş hakkında olabildiğince bilgi verilmeye çalışılmıştır.

Rusların Orta Asya’yı işgali döneminde bölgede varlığını koruyan ve hâkimiyet davası güden Buhara Emirliği, Türkmenlerin Ruslara karşı verdiği bağımsızlık hareketinde, Türkmenlere destek vermesi bir yana Amu Derya’dan üzerinden gemilerle Rus askerlerine silah taşıyan gemilere göz yummuştur.

Neyse ki Halife Kızılayak Kerki'den Tirmiz'e kadar olan Amu-Derya bölgesini denetleyen ve aynı zamanda bölgede isyancılarla çatışan birlikleri takviye eden  Amu-Derya donanmasına bağlı iki gemiyi batırmayı başarırlar. Amu Derya’da batırdıkları bu gemiden elde ettikleri silah ve mühimmatla iyice güçlenen Halife Kızılayak kuracağı ordusu için de büyük bir lojistik güç sağlamıştı.

Oysa söz konusu filonun görevi, bölgeyi gözetleyecekler düşman güçlerinin hareket etmesine izin vermemek ve ateş açarak düşmanın her türlü manevrasını engellemekti. Aynı zamanda Kerki yahut Tirmiz hisarlarına saldırılması halinde, ateş açarak basmacı direnişçilerin güçlerinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmaktı.

Kime niyet, kime kısmet. Halife Kızılayak işgalci Rus ordusunu kendi silahı ile vurmayı başarmıştır.

Bu gemilerden elde ettiği silahlarla güçlenen Halife Kızılayak 1919 Lebap vilayetinde de iki ayrı büyük cephe kurar.

Bunlardan birinci cephesi Alim Han Mahdum başkanlığında, Kemal Serdar, Çoyan Serdar, Rüstem Serdar, Gavdar Serdar, Gurban Ganocak Serdar, Çari Gorruk Serdar, Molla Hudaynazar, Nurcan Memet, Gılıç Mergen ve Aman Serdar’dan oluşuyordu.

Aynı zamanda, Göktepe’de mağlup olan akrabalarına yardım amacıyla Aziz Mahdum ve Yunus Mahdum başkanlığında Karakum Çölün’e askerler göndermiştir.

İkinci cephe ise Pelverd bölgesinde Hacı İşan Baba başkanlığında binlerce askerlerden oluşan cephedir.

(Kay) 1919 Aralık sonu: Basmacılar, direnişçiler, Fergana Vadisi'nde Madamin Şir Muhammed, Nur Muhammed Ergaş ve Hal Hoca'nın, Amu-Derya'da Cüneyd, Balabay, Han Mahsum'un ve Zarafşan Vadisi'nde ise Sultan Bek'in komutası altındaydılar.

Kaynaklar: Basmacılar sayfa: 122 

Üstadın Duası Türkistan Ereni Halife Kızılayak

(Derleyen: Muhammat Osman Mahdum)

5 Ocak 2023 Perşembe

 NİZAMETTİN ÇOPBAŞ

Nizamettin Çopbaş, Afganistan'ın kuzeyinde bulunan Şibirgan vilayetine bağlı Çopbaş kasabasında yaşayan bir derviş şairdir. 

Hayatı çobanlık ve ağır işler yapmakla geçen Nizamettin Çopbaş kendini kurtaracak kadar okuma yazması olmuştur. 

Ağır şartlarda hayata tutunmaya çalışan Nizamettin, yalınız yaşadığı bir odalı evinde zaman buldukça şiir yazar ve çevre köyleri dolaşır. 

Sizi şimdi derviş şair Nizamettin Çopbaş'ın bir kaç şiiri ile tanıştıracağım. 

  

BARTİ TÜRKMENİN 

Biz kovumdan öten edermen erler.

Goy yadgeri galsın bizim bu şiirler.

Sizden bizden öten ulama pirler.

Ulama pirleri barti Türkmenin.

 

Neçeler merhumdur neçeler diri.

Bu sözlerim eşdenlere saattiri.

Bes edermen destanımın ahiri.

Nizam Kalenderem bardır Türkmenin.


GIZLAYAKDIR 


Yağşi bolaya tağdirım,

Gızlayak’dan öten Pirim.

Beyan bolsun Hakdır şiirim,

Abıtnazar Han Gızlayakdır.

 

Görsem gönlüm bolarti şad.

Dünyanın ahiri berbat.

Eden işi çotdan ziyat,

Şol Pirlerimiz Gızlayakdır.

 

Yatlar özi seherin çaği.

Bardır bu bağrımın daği.

Osman Mağsımdır çovluği,

Yağşi adamlar Gızlayakdır.

 

Çın pelekden gördüm cefa,

Yokdur bu dünyada vefa.

Ahdığı bar tört halipa,

Şol kişiler Gızlayakdır.

 

Yaradanın yağşi şiri,

Yaradan yağşinin yâri.

Köp geçen erleren eri.

Şiranalar Gızlayakdır.

 

Gulak goyun Erdoğan ağa,

Canım mertlere sadağa,

Nazan kılan Gızlayağa,

Sadakatlar Gızlayakdır.

 

Öten geçenleri men edeyin yad,

Peleğin cebrinden men dadu bidad.

Hani Şayım Palvan hani Emin Şölat.

Şol palvanlarımızam Gızlayakdır. 

 

TÜRKMEN EKEN 

Köp kahraman kovum Türkmenden öten.

Hudani yad eyleyip murada yeten,

Kabil hem özal türkmenden eken,

Türkmen eken Sultan Mahmut Gaznevi.

 

Cemhur eken Afganistan soran,

Düşmana vaht bermen mülkünü goran.

Hemme rayata bir gözle garan,

Eştmişimden Türkmen eken Gaznevi. 

Nizamettin Çobbaş.

 

 

GIZLAYAKDIR 

Hiç birine bermez azar.

Azar bermekden bizar.

Neme boldi Cuma bazar,

Kadim bazar Gızlayakdır.  

 

Buğday alar allaplari,

Mal getir yellaplari.

Barti bazarda rezzatlari,

Kette bazar Gızlayakti.

 

Mahtasam alayda hati.

Ovlak çaparti gök ati.

Gücük uruş göreş şuruti.

Devran süren Gızlayakdır.

 

Ötende batın palav nan,

Kabili bilen hemem salan,

Her yerde gelerti palvan

Mukabılı Gızlayakti.

 

Seyledertiler saz,

Gış günleri bolarti yaz.

Bu tarifim heniz hem az.

Mesdi melen Gızlayakti.

 

Mihmana bererler kadır.

Sözlerim çın yalan deldir.

Bazarni gezerti Hıdır,

Hıdır gören Gızlayakdır. 

Nizamettin Çobbaş 

 

TÜRKMENTİ 


Dünya beyan bolsun bu sözlen sözüm,

Türkmenlerin doğa göyü men özüm.

Has anırsına yetenyok gözüm,

Geçen batırlarımız Türkmenti Türkmen.

 

Cani çıkar sınsa şişesi,

Bize galdi Mahdumguli oşasi.

Kortuk ata Türkmenleri rişesi.

Korkut Atamız hem Türkmendi Türkmen.

 

Din diyip eylerler garabağrını gan,

Mudam aylanıp dur bu köne cihan.

Biz kovmumuzun bir rişesem Oğuzhan,

Kadim batırlarımız Türkmenti Türkmen.

 

BARTİ TÜRKMENİN 

Bir edermen erti Göroğlu beği,

Sinamızda galdi yörekde daği.

Bir derya şairti hani Mahdum kuli,

Derya şairleri barti Türkmenin. 

 

Bir hoş surat oğlan eken Övez Han.

Tarifına gulak goyun bir meydan.

Öten Türkmenlerimiz sürendir Devran.

Acayip devranı barti Türkmenin.

 

Türkmen merdim bağayratı asılan,

Türkmen gayratından düşman basılan.

Dünya lerze beren ol Alpaslan,

Her hezretleri barti Türkmenin.

 

Her Müslüman yatlar yaradan Haki,

Culov Türkmenlerdenti bir çaki.

Bilmedim bizden hem geçendir leki.

Lek lek hezreti barti Türkmenin.

 

Biz kovumdan kudret gitti bu vahtda,

Hakikat sözlesen Türkmeni mahda.

Halluleşip Ovğan otir paytahtta,

İhtiyar golundan gitti Türkmenin. 

 

GIZLAYAKDIR 

At binim çöllerde yören,

Desterhan yazıp nan beren.

Issı sovuk barıni gören,

Sahi adamlar Gızlayakdır.

 

Har bolman indi işlen,

Yakasıni gayri taşlan.

Göreş tutup vahtın hoşlan

Vahtı hoşlar Gızlyakdır.

Göreş yerlerem Gızlayakdır.

 

Baylar illere berer nani

Sözleyen sözleri manali.

Palvanlari ajdar yali,

Ajdarhalar Gızlayakdır.

 

Mert bilen bolarmen aşna,

Mert cuvana gözüm teşne,

Toylari menzerti ceşine,

Harabatlaram Gızlayakdır.

 

Hakın emrini gati tutar.

Köp ağlap bir arzuvna yeter.

Sopilar mescitte yatar,

Namazhanlar hem Gızlayakdır.

 

Bardır yöreğimde derdim,

Yağşi yaman günler gördüm.

Zindeden Gızlayak merdim.

Zinde günler Gızlayakdır.

 

Ak daştan tutar minyati.

Puhta  keri imarati.

Bardır bir düyenin gayrati,

Zor zor palvan Gızlayakdır.

 

Zor palvani hemme över,

Keyesen bir cayın döver.

Tapanın üstüne suvar,

Beğ zadeler Gızlayakdır.

 

Ovlak çapar bedev atlar.

Bedev miner goç yiğitler.

Sopilar mescide gatnar,

Mert yiğitler Gızlayakdır.

 

İkinin biri handır,

Gayratmen baylari kendir.

Gayratli hem eli açık,

Barlı merdim Gızlayakdır.

 

Nizamettin Çopbaş 

(Derleyen: Muhammet Osman Mahdum)


3 Ocak 2023 Salı

 

PAYZIMENNAN ARİFİ

 

Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Şibirgan kentinin Kızılayak kasabasında 1961 yılında dünyaya gelen Payzımennan Arifi, bulunduğu yende ortaokul 8. Sınıfa kadar okuyacaktır.  1979 yılında Hilment bölgesinde devlet tarafından hibe edilen araziden almak için gider. Burada bindikleri aracın devrilmesi sonucu bir gözü sakat kalır elinde de hafif bir yaralanma meydana gelecektir. 

1981 yılında Rus Afgan savaşı nedeniyle ülkesini terk ederek Pakistan’a hicret edecektir. Kısa bir medrese eğitimi de alan Arifi, Pakistan’ın Keşmir bölgesinde İngilizce kursuna gider ve üstün başarı ile tamamlayacaktır.

Pakistan’ın Kemalpur kentinde belli bir süre yaşayan Arifi burada Türkmen gençlere İngilizce kurslar vererek yetişmesini sağlar. Klasik Türkmen şairlerinin şiirlerinden etkilenen Arifi kendisinin de birkaç deneme yapması ile şairliğe başlayacaktır.

Arifi’nin yazdığı şiirler Pakistan’da yayımlanan Güneş dergisinde yayınlanır. Ayrıca Mahdumkulu Firaği Ferhengi Encümeninde aktif görev alarak Türkmen edebiyatının geliştirilmesinde büyük katkı sağlamıştır.

Arifi ülkesine dönerek, Akça ilçesinde İngilizce eğitimi ve dini eğitim vermeye devam etmektedir.   

Şimdi gelin Arifi'nin şiirlerinde bir kaç örnek verelim.  

 

ZOR EDİN İLİM HEM BİLİME

 

Doğanlar zor edin ılmu bilime.

Alında bir yağşi zamana geler.

Nesihat edeyih gelse dilime,

Pikir edilmedik devranlar geler.

 

Hereket edelin ittifak bolup,

Yakani tallap meydana gelip.

Başkazadi göyüp Türk oğli bolup,

Hullas iş bitircek insanlar geler.

 

Ey Türkmenim pes tutmağın özini,

Seher turup ayt tanriğa razini.

Mayus bolman oyla gelcek rozuni,

Yaradandan hayru ihsanlar geler.

 

Kimseler çağıryor dine gel diyip,

Peygamberin hidayeti şul diyip.

Neçeler imanını yakti pul diyip,

İmam Mehdi İsa ruhallah gelir.

 

Arifi  her zaman gorkusuz söyle,

Ayak astın bakma uzağa gözle.

Düşmandan hezir bol işini düzle,

İnşallah şatlık zamanlar gelir. 

Payzımennan Arifi.

 

  

TÜRK MİLLETİ

 

Türk milleti Oğuzhan’ın varisi,

Erbet günde yaşap yörüşümüzü görün.

Siz bilen yanlansın Türkmenler sesi,

Bir yola düşerlik yardımını berin.

 

Gelip habar alın gardaşlar siz bizden.

Allah’dan son menim umiydım sizden.

Iskın arkadaş çıkarman gözden.

Bizi yetişdirer insani berin.

 

Çocuklar yaşıyor munda har bolup,

Gayra mülkde ene diline zar bolup.

Yardım edin bize medetgar bolup.

Eyye bolup kağiz galam iyberin.

 

Abim bizim ilki veten Türkistan,

Ayak asti bolduk övrülüp zaman.

Umidım müşkülümüzü etseniz asan,

Türmeden çıkara palvan iyberin.

 Payzımennan Arifi

 

 

EHLEN VE SEHLEN

 

Ovvalam etgen idiniz bir acayip karıni

Türkiye yerleştirip ovalki boskun barıni.

Bizlerem gördük lekin şul hicretin azarıni,

Tercüman boskunlara ehlen vesehlen merhaba.

 

Neçeler sergerdan munda tapmayan derman pulun.

Neçeler sözleb bilmeyen lal edip yör dilin.

Arkadaşli der bolsa tutun mazlumlar golun.

Tercüman boskunlara ehlen ve sehlen merhaba.  

Payzı Mennan Arifi.

  

 

TÜRKMENİN

 

Dostlar geçmişine bakıp görelin,

Yağşinın evladı bolan Türkmenin.

Sadakatlığından habar berelin

Hudba hut islama gelen Türkmenin.

 

Halipa Niyazkul Buhara bardi.

Mescide yer ber diyip dilekçe berdi.

Hökumetler rışkan kılmakçın erdi.

Göz görkezdi bir velisi Türkmenin.

 

Hökümet medrese bir kölü berdi.

Mescit ondan bolaryali delerdi.

Bir gicede dövler bilen onardi.

Medreseyi Gögeldaşın Türkmenin.

 

Maşrığın sultanı gör Bayram Hani,

Gice gündiz zikrin edip Hudani.

İcat edip gider Urdu zıbani,

Yadigardır her zamani Türkmenin.

 

Edip şaiir eken Abdurahim Han.

Muhalıp bolana bermedik aman.

Göteren adıni hem hanu hanan,

Yadigardır her zamani Türkmenin.

 

Gıyz doğani golda yazar Kurani.

Pars dilinde edip hem tercümani.

Alımlıkda hayran goyan cahani,

Görsenizler çeper gıyzi Türkmenin.

 

Gice barıpdır Pirinke barıp.

Uhlamandır Kelamullanı görüp.

Ertirreçe Haki yatlap oturup,

Edepliken Osman Hani Türkmenin. 

PAYZIMENNAN ARİFİ 


(Derleyen: H. Muhammat Osman Mahdum)

2 Ocak 2023 Pazartesi

 GÖK MOTOR

Afganistan'ın kuzeyinde Şibirgan vilayetine bağlı Kızılayak kasabasında yaşayan Habibullah Pehlivan gönlü coşar bir mavi araba (Gök motor) alır. 

Habibullah Pehlivan, aldığı arabanın ne kadar çalışkan olduğunu ve ne kadar randıman aldığını tarif eden bir şiir yazar.   

GÖK MOTOR

Gök motor tarifın aydayın barlap,

Harcın yöreğime düştü gök motor.

Sesin gulağıma yakmaz parparlap,

Avazın gulağımi deşti gök motor.

 

Nobaş mün nahdani men sana boyap,

Yağmurda batgada münmedim ayap.

Harcına layık hayır bermiyer,

Rengin yöreğime düştü gök motor.

 

Biz hoş bolduk arzan diyip motori,

Köp ekeni beterinden beteri.

Üç mün altı yüze aldık bitiri,

Hak eyyesine ahir duşti gök motor.

 

Ağzım barmaz motor seni övmene

Nefsim goymaz senden yüzüm sovmana.

Önki eyyen teşşe bilen dövmene,

Unibeken senden geçti gök motor.

 

Neme bolsa geldik başına,

Görün dostlar indi munun bolşuna.

Hovva alıp tiyz yetişmez meşine,

Bildim derdin yağ tutaşdi gök motor.

 

Gel doğanlar şu motori öveyli,

Idım için ya ha şunu yuvali.

Bir vaht görsem köyen eken kuveyli,

Hövselem depemden aşdi gök motor.

 

Gidende ılgayıp ak kaki aşar.

Muni minen adam dastana goşar.

Merdimler galdık diyip pikirler çaşar,

Çalan bolup yene üçti gök motor.

 

Bir çalan bolasa sus bolsan basar,

Tarif etsem uzak menzili keser.

Bahary aysam veyzin bilen salansar,

Bilgili harcın hedden aşti gök motor.

 

Yörimedin halkın gözün gıycıdıp,

Pul tapmadın eyyen ağzın süycüdüp.

Yıl alışıkda durdun yüzün mocudup,

Bes tarifın hop yetişti gök motor.

 

Ne aran bar ve ne ayna,

Günün gıyndır gitcek bolasan keyne.

Işara hem yoktur galarsın gıyna,

Kemmutunu hemme eşitti gök motor.

 

Zabırdap yörisen azcık diynman,

Gidiber misterinin yanına inmen.

Halk içinde tapcak bol sıynman,

Aytmasam yöreğim coşti gök motor.

 

Gel hemmem edeli Hakdan dileği,

Gama goydi menin yali teleği.

Meşine bark barman köydi peleği.

Peleğin başından aşti gök motor. 

 

Senden giylem yoktur tarihın öten,

Seni alan menden teeleyi yatan.

Motordan nalınma Palvan sen utan,

Senden karip yörek sovuşti gök motor.

 

Gök motora haydar halipa dövran,

Bul motor elinden her yerde cövren,

Cövrenme halipam misterlik övren,

Pula gurşadardan aşdi gök motor.

 

Asana yetişti ötendir gıynın,

Bir tarap gıymılda bolmasa muynun,

İndi he dizeli boldi meşinin,

Pitrulu meşinin düşti gök motor.

 

Ölçep satsam pula barmaz demirin,

Bize yetişipdir külün kömürün.

Depinler asınlar eplep yemirin,

Tankıldıyni hemme eştdi gök motor.

 

Nirlerden getirdim seni iteklep,

Beğendim buysandım gerajda saklap,

İçimi sovudayım seni böleklep,

Böleğin her tarapa çaşdi gök motor.

 

Habibullah pent gördi şul motordan,

Hemme belet boldi munis atardan.

Meni goydi başka işi tutardan,

İndi senden ağır düşti gök motor.

 

Şaiir: Habibullah Palvan (Pehlivan)