25 Ocak 2014 Cumartesi

 SULTAN 2. BAYEZIT 
(1448-1512)

Sekizinci Osmanlı padişahıdır. Küçük yaştan itibaren büyük bir ihtimamla yetiştirilmiştir, henüz yedi yaşında iken, Hadım Ali Paşa’nın nezaretinde Amasya valiliğine tayin edilmiştir. Böylece üstün bir devlet adamı olarak yetişmiştir. 2. Bayezıt Han, üstün bir devlet adamı olduğu gibi, aynı zamanda sanatkâr bir mizaç ve şahsiyete de sahiptir. Bestekâr şair ve hattat olarak da temayüz edilmiştir. 
Sultan Fatih devrinde başlamış olan ilmi çalışmalar, Bayezıd-i Veli’nin ince anlayış ve zekası ile inkişaf etmiş, diğer İslam memleketlerindeki alim ve ariflerle de alakadar olunmuştur. Herat’ta bulunan Molla Cami Hazretleri ile Buhara’daki Nakşibendî dergâhının şeyhi ve müritlerine şahsi mülkünden maaş bağlamıştır. Hace Abdülhadi’yi İstanbul‘a davet etmiş ve çok ikramda bulunmuştur. 
Sultan 2. Bayezıd, veli ünvanıyla anılacak kadar mütedeyyin ve perhizkâr bir hayat sürer. O kadar ki, Bayezıd Camisi’nin açılışında etrafındakilere dönüp: ’Her kim müddet-i ömründe ikindi ve yatsı namazlarının sünnetlerini terk etmemiş ise, cemaate o imamlık etsin’’ der ve derya misali cemaatten ses çıkmayınca : ’’Elhamdülillah, hazarda ve seferde cemi sünnetleri dahi terk etmedik’’ deyip imamete durduğunu rivayet ederler.
İkinci Bayezıd’ın veliliği için hoş bir hikâye daha anlatılır. Güya Bayezıd Camisi’nin kıble istikametini tesbiti için mimar Sultan Bayezıd’e, kıbleyi nereye koyacağını sorar. O da mimara ayağına basmasını söyler. Bu emri yerine getiren mimar, karşısında Kâbe’yi görür. Bu vakayla halk arasında, bu caminin İstanbul’da kıblesi en doğru olan cami olduğu rivayet edilir yayılır ve diğer camiler buna göre kıblelerini düzenlerler. Sultan Bayezıd Han, kendi adıyla anılan bu cami-i şerifin inşaatında, sık sık gelip bizzat bedenen de çalışırdı. Bu çalışmaları sırasında bir gün, , ustalardan birinin duvarı gayet süratle örüp, yükselmesi dikkatini çekdi. Alakayla bakınca şairin :’’Ehli-dil birbirini bilmemek insaf değil’’ ifadesi vechile, O’nun Hızır - aleyhisselam - olduğunu anladı. Hemen yanına varıp o’nu yakaladı ve elini sıkı sıkıya tuttuktan sonra: ‘’Her namaz vaktinde bu camiye uğrayacağına söz vermezsen. Şimdi bağırır ve Hızır’ ı yakaladığımı bütün cümle âleme ilan ederim!’’ dedi. Hızır Aleyhisselam. Özür beyan etti, işlerinin çokluğunu ileri sürerek, böyle bir külfetten af edilmesini diledi. Fakat Veli Bayezıd, her namaz vaktinde uğramak iddiasını, günde bir defa uğramak şeklinde hafifleştirdiyse de, Hızır Aleyhisselam, buna da razı olmadı. Nihayet, haftada bir kere uğramak şeklinde talebini kabul etmesi üzerine Bayezıd-i Veli, Hızır –aleyhisselam-‘ı serbest bıraktı.

2. Bayzeıd, kendisiyle çok iyi dost olan hak dostu Baba Yusuf’u Hacc’a uğurlamak için atağına kadar gider. Ona bir miktar altın teslim der :’’ Bu elimle kazandığım helal kazançtır. Bu altınları Ravza-i Tahire’nin kandilleri için harca. Allah Resulü’ nün yanına varınca .’Ey Allah’ın Resulü, günahkar kul Bayezıd’ın sana selamı var, bu altınları türbein kandillerine yağ alınması için gönderdi. Kabul buyurursanız’de’’der... Mescid-i Nebevi’nin kandillerinin yağı, uzunca bir müddet bu altınları alınır. 2. Bayezıd bu altınları almış, kendi eliyle yaptığı el işlemlerini, pazarda gizlice sattırarak biriktirmişidir.
(Kaynak: Osmanlı Padişahlarında Peygamber sevgisi -  Cemalnur Sargut)