12 Haziran 2023 Pazartesi

 

ÇİLE İLE YOĞRULAN BİR MİLLET; AFGANİSTAN TÜRKMENLERİ

Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Kunduz, Mezar-ı Şerif ve Cevizcan vilayetlerinde en çok yaşayan Afganistan Türkmenleri, adeta atalarının yaptıkları gibi hala doğayla, insanlarla, yönetimle, aklınıza ne gelirse hepsi ile mücadele ederek yaşıyorlar.

Hayata karşı mücadele etmek doğa ile mücadele etmek artık onlar için bir yaşam felsefesi olmuş durumda.

Hepsini olduğu gibi kabullenmiş ve hepsine karşı da mücadelesinin atalarının yaptıkları gibi yüzlerce yıl aynı sürdürüyorlar.

Hayatı boyunca farklı bir alternatif görmedikleri için bu çileli hayatlarını kabullenmiş ve aynı şekilde nesilden nesle sürdürmekteler.

Oysa tarih boyunca bu toprakların hâkimi olmuş Türkmenler, son 40-45 yıl en mahrum bırakılmış ve en alt tabakada görünen halk durumuna düşürülmüştür.  


SU TEMİNİ İÇİN ARIK KAZI ÇALIŞMASI

Yıllardır kuraklıkla mücadele eden Türkmenler, evlerine su temin edebilmek için imece usulü, arıklar yani kanallar açarak su getirmektedirler.

Bu kanallarla getirdikleri suları köyün merkezlerinde açtıkları havuzları dolduruyor ve buradan su temin etmeye çalışıyorlar. Açtıkları bu havuzları da her iki üç yılda bir kazarak içindeki kum birikintilerini temizlemek zorunda kalıyorlar.  


Bazen kazdıkları kanallardan sel geliyor, bir yıl boyunca kullanmayı yeğledikleri kanal bir günde kum basıyor,  sel dedikleri kremsi çamur tabakası ile bataklık haline dönüşüveriyor. Her yıl imece usulü kazıdıkları kanal yeniden hiç kazılmamış gibi oluveriyor.

Burada yaşayan halkın, ahalinin çileli hayat yolculuğu hep böyle devam ediyor. Bu hayata alışacaksın, alışamasan hayatta da kalamıyorsun. 

 Bu çileli hayata alışkın olan buranın halkı düğünleri, etkinlikleri panayır usulünde kutluyorlar. Güreş bir taraftan, koşu yarışı ve ip çekme bir taraftan eğlenmesini de biliyorlar.

Artık hayatları o denli rutinleşmiş ki, atalarının yüz yıllarca verdikleri aynı mücadeleler onlar için bir alışkanlık haline gelmiş. Hayatlarından hiçbir zaman şikâyet eden kimse de yok. Adeta burada insan doğaya karşı yenilmiş, doğa ve tabiat ile barışık yaşamaya alışmış durumdalar.




KUM TEPELERİ VE YOL DURUMU

Öte yandan rüzgâr; kuzeyde, Pamir dağlarının soğuk havası ile güneyde, Karakum çölünün başladığı bölge üzerinde olduğu için sıcak ve soğuk havanın çakıştığı yer. Bu bölgede Allah gün verirse her gün şiddetli rüzgâr ile karşı karşıya kalınıyor.  

Rüzgâr da bazen haftalarca sürebiliyor. Bazen günlerce, artık insanlar dışarı çıkmaktan mustarip durumda kalıyorlar.

Bu rüzgârların günlerce devam etmesinden dolayı yolları ve bazen evleri dahi kum fırtınası yüzünden kum altına kalarak gömülebiliyor.  


Zaten özellikle Türkmen ahalisinin en yoğun olarak yaşadıkları Cevizcan vilayetine bağlı Hamiyap ilçesi, Garkın ilçesi ve Garaadik ile Çopbaş obalarında doğru düzgün bir yol bile yok. Kaderleri ile baş başa bırakılan Türkmen halkı, hayatla mücadelesi bir yana, doğa ve yönetimle mücadele ediyorlar. Yani Türkmen ahalisinin hayatı, dünyaya gelmesinden, ta ölene kadar mücadele ile geçiyor.  

Yolların olmadığı yerlerde, atalarının yaptıkları atlı eşekli yolculukları şimdi arabalar ile yapıyorlar. Hala yüzlerce yıl ataları nasıl bir zorlukla karşı karşıya kaldıysa, şimdi çocukları ve torunları da aynı zorlukları yaşıyorlar.


Eskiden atla, develerle yolculuk yapıyorlardı. Ancak şimdi arabalarla, dört çeker araçlarla yapıyorlar. Buna rağmen, bazen yol diye bir şey kalmıyor. Hayat mücadelesi ile baş başa kalıveriyorsun. Bir gün önce yol diye geçtiğin yerin tamamen kum yığını ile dağ gibi kum tepecikleri ile kesildiğine şahit oluyorsun.

Araçlarda kazma, kürek ve keçe veya örtü eksik edilmiyor. Bazen çölün ortasında; erzak veya tedarikli olmazsan aç veya susuz kalma ihtimalini hiç gözden uzak tutmamalısın.

 


 TOPRAK EREZYONU

Bunca eziyeti ve çileyi çekerek kum sahasından geçerek çöl ortasında vaha görüntüsü veren ağaçlık alana ve suya kavuştuğunu zannediyorsun, bu sefer Amu derya, yani Ceyhun nehrinin hışmına uğruyor, hırçın sularına karşı mücadele etmek zorunda kalıyorsun.

Diyorum ya Türkmen ahalisi burada anadan doğma çile ile dünyaya geliyor, çile ile hayatına devam ediyor.

Bu sefer suya kavuştuğuna sevinemeden hırçın nehrin toprak erozyonu ile karşı karşıyasın. Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırı ile karşı karşıya yaşayan Türkmen ahalisi, bu sefer toprak erozyonu ile mücadele etmek zorunda kalıyor.

Karşı taraftan Afganistan topraklarına yaklaşık 30 kilometre içeri kaydığı belirtiliyor. Komşu ülkelerde bu durum işine geldiği için hiç bir müdahalede de bulmuyorlar.

Hatta toprak işgal etmeye çalışıyorlar. Onların, yani kardeş ülkelerin bu tutumuna karşı mücadele vermek zorunda kalan Türkmen ahalisi, aynı zamanda doğaya karşı da mücadele vermek zorunda kalıyorlar.


İnsani güç ile kum torbaları doldurarak nehir etraflarına önlemler almaya çalışılsa da nafile bir türlü olmuyor.

Bir köyün üç defa yer değiştirildiği bu bölgede, köy halkı birkaç yıl içerisinde bir camiinin üç defa farklı yerlerde inşa edildiğini anlatıyorlar.  

Tabiatı gereği, coğrafi yapısı gereği bu bölgelerin mahrum bırakıldığı düşünülebilir, ancak şurası bir gerçek ki Türkmenlerin olduğu ve Türkmen halkının yaşadığı tüm bölge mahrum bırakılmış durumda. Doğal hayat ve tabiat gereği bu kadar mı tesadüf olur?

Burada hâkimiyet kurmuş şahıslar yıllarca bu bölge halkının çocuklarını asker ve polis yaparak köle gibi kullandılar. Ancak hiç bu bölgeye yatırım yapmadılar. Etinden, suyundan ve kanından beslendiler, lakin hiçbir yatırım yapılmadı. Ancak nüfus olarak hesaba katıldı. Hiçbir zaman insanca yaşamalarına izin verilmedi.


KARINCANIN MÜCADELESİ 

Hadi doğal olarak insanlar bu durumda ve bu hayata alıştılar, bölgenin hayvanları bile çile ile doğuyor çile ile ölüyorlar.

Şu karıncanın hayat için çektiği mücadeleye bir bakın.

Kaptığı yiyeceği, yani kendi ağırlığının on katı ağırlığındaki yiyeceği düz yoldan götürmüyor da duvara tırmanarak götürmeye çalışıyor.

Bu bölgede yaşayan halkın vermiş olduğu mücadelenin en kısa ve en bariz bir şekilde açık ve net örneğini sergilemiş oluyor.

Burada yaşayan halkın hayatını merak ediyorsanız, bu karıncanın görüntüsünü görmeniz yeterli.

Halk buralarda hastalanmamaya çalışıyor. Şayet doğum veya bir hasta durumu yaşanırsa, o zaman çile ve eziyet iki katına çıkmaktadır.

Allahtan ömrün uzun, hayat pınarın kapanmamışsa, bir sebeptir şehirlere, hastanelere yetişebiliyorsun. Olmazsa yolda tabiatla mücadele ettiğin yetmiyormuş gibi, yol, kum ve sıcaklık ile de mücadele edeceksin.

Bu topraklarda yaşamak güç ister, mücadele ister. Çileye karşı direnmek için de mangal gibi yürek ister.

Vesselam.

Hacı Muhammet Osman Mahdum.