2 Ağustos 2011 Salı

TARİHİ NAMAZGAH

Türkiye'nin en güzel turizm kenti olan Gelibolu ilçesindeki açık hava camisi (Namazgah) muhteşem görüntüsüyle herkesi büyülüyor.
1407 yılında İskender Bey tarafından sefere çıkan denizci askerleri Azepler için yaptırılan Namazgah'ta Ramazan aylarında akşam namazı ve Teravih namazı kılınırdı.
Yaz aylarında büyük bir huşi ile teravih namazının kılındığı Namazgah adeta eski günlerini arar gibi duruyor.
Görkemi ve duruşu ile adete gelini andıran, taze bir gelen gibi bekleyen namazgahı görüp de etkilenmemek ve onun bu duruşundan ve ihtişamından feyiz almamak ve atalarımızın inançları için neleri yaptığını görmemek mümkün mü?
1407 yılında yapılan Azepler Namazgahı, Osmanlı mimarisinde namazgâhların en görkemlilerinden biridir. 12.50x10.00 m. ölçüsünde olan Gelibolu Namazgahının avlusu duvarla çevrili. İki minberi bulunnan ve bu minberlerden birinin üzeri külahlı, diğeri açık olan Namazgahın minberlerin ortasında yer alan mermer mihrap stalaktitlidir ve iki yanında da birer dikdörtgen çerçeveli penceresi bulunmaktadır.
Ayrıca mihrabın iki yanında duvara bitişik birer sütun bulunan Namazgâhın dikdörtgen söveli giriş kapısı üzerinde üçgen şeklindeki kitabesinde bu kapının Ladikli Süleyman Oğlu Aşık tarafından yaptırıldığı yazılıdır.
Kitabenin çevresi rûmi ve palmetlerle süslenen Namazgahı, Gelibolu Turizm Derneği ve Gelibolu Müftülüğünce temelden onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir.
Namazgahın batı tarafından Bayraklı Baba türbesi ve dört yüz metre sağ tarafından da evliyaların izdivaya çekildiği Çile Hane bulunyor. Buraya Vatandaşların yoğun ilgisi olduğu için muhafaza eden şahıslar görev alıyor.


(Derleyen Osman Mahdum)
BİR ÇAY İÇİMİNDE TÜRKMENİSTAN
Türkistan aşığı, değerli ağabeyim Ahmet Kömeçoğlu'nun hazırlayıp sunduğu Bir Çay İçiminde Türkmenistan kitabı çıktı.
Değerli büyüğüm Ahmet Kömeçoğlu, Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta TRT' de çalışırken kendisi ile üç sene yan yana çalışma fırsatı bulmuştum. Örnek devranışı ve beyefendi duruşu ile bana öncü bir ağabeyliği yapan Kömeçoğlu'nun değerli fikrinden yararlanma imkanı buldum. Hayata bakışı ve sağlam bir inançlı duruşu ile kendisinden daime feyiz almamı sağlayan Ahmet Kömeçoğlunun hazırlamış olduğu bu eseri büyük bir heyecanla okuduğum. Türkminlerin yakın tarih ile şimdiki hayatını harmanlayarak kaleme alınan Bir Çay İçiminde Türkmenistan eserini her Türk severin büyük bir beğeni ile okuyacağından eminim.
Bir Çay İçiminde Türkmenistan, uçan ilk Türk’ün vatanı, Köroğlu’nun ana yurdu, çöle gizlenmiş hayatların ülkesi Türkmenistan’ı ve Türkmenleri, ortak geçmişin izlerinden yola çıkarak anlatıyor. Türkiye’ye olan uzaklığına ve o uzaklığı daha da aşılmaz kılan engellere karşın hâlâ Türkiye Türkleriyle aynı ağıtı dillendiren, aynı türküleri söyleyen; eğlenceleri, toyları benzeş, yer yurt adlarından yemeklerine kadar kardeş insanların yurdu Türkmenistan’ın, dünü ve bu günü, sözlü anlatım geleneğinden izlerle sunulan Bir Çay İçiminde Türkmenistan 20 Haziran 2011 tarihinden itibaren tüm kitap satış noktalarında okuyucuya sunuluyor.


BİR ÇAY İÇİMİNDE TÜRKMENİSTAN KİTABINDAN
Zor günler, devirler geçiren Türkmen halkı için ekmek, nimettir ve adı da Çörek’tir. Aşkabat’ta ve öteki Türkmen şehirlerinde, Gızgın Çörek yazılı araçlarla dağıtılan ve yine Gızgın Çörek fırınlarında üretilen, sadece ekmektir. Türkiye’deki tava ekmeğine benzeyen şekliyle, kalıplarda şekillendirilen ve gazlı fırınlarda pişirilen bu ekmek Sovyet Ekmeği’dir, Türkmen Çöreği değildir.
Ekmeğin, Türkmen çöreği olabilmesi için, ağzı dualı Türkmen kadınının, maharetli eli değmelidir. Bir başka ifadeyle, hamuru Türkmen gelinince yoğrulup dinlendirilen, ekmek tahtasının üzerinde elle açılıp, üzerine nokta nokta Türkmen motifi işlenen, Bismilla diyerek saksavul çalısıyla kızdırılmış tandırın iç duvarına yapıştırılıp, nar gibi kızartılan ekmek, Türkmen Çöreği’dir

Bu neslin Türkmenleriyle başlayan, arakla duyguların ve tepkilerin törpülenmesi süreci, sonraki dönemlerde de artarak devam etti. Düzene uyum sağlayanlar keyiften, uyumsuzlar ise kederden içtiler ve Sovyet Türkmenlerinin sofrası votkasız olmaz hale geldi. Özellikle toylarda su gibi arak içmek, bir Türkmen geleneği haline geldi. Türkmen’in toysuz günü geçmediğinden, araksız günü de geçmez oldu. İşte bağımsızlık tam da bu günlerden birinde çıkageldi.

Rivayete göre Çoban Ata, iki erkek ve bir kız kardeşin en büyüğüdür. Günlerden bir gün, kız kardeşlerinin nasibi açılır. Çoban Ata ve iki erkek kardeşi, gözlerinin nuru bacılarını, Türkmen geleneklerine göre gelin etmek ister. Toy kurulur, yemekler yapılır, oyunlar oynanır. Sıra, kız çıkarmaya yani gelini oğlan evine, yeni yuvasına götürmeye gelir. Gümüş takılarla, işlemeli örtülerle süslenmiş develer sıra sıra dizilir. Çeyiz yüklü develerin en görkemlisi gelin için ayrılmıştır. Gözünden gayrı her yeri işlemeli kıyafetle örtülü Türkmen Gelin, ağabeyleri tarafından deveye bindirilir. Ağlaşmalar, gülüşmeler, türlü türlü maniler ve dualar eşliğinde kervan yola düzülür. Ahalteke Atların üzerine gururla kurulan Çoban Ata ve kardeşleri, arı ve namusuyla evden çıkan, geline eşlik eder.

Akla gelmeyen başa gelir ve düğün alayına, eşkıyalar saldırır. Çoban Ata kardeşlerine kaçmalarını ve kız kardeşlerini kurtarmalarını söyler. Kendisi geride kalır. Eşkıyalarla vuruşur. Böylece kardeşlerinin uzaklaşmalarını sağlamaya çalışır.


BİR ÇAY İÇİMİNDE TÜRKMENİSTAN
EDE YAYINCILIK, Türk Gezginleri Dizisi
ISBN:978-605-62207-1-5
Yazar: Ahmet KÖMEÇOĞLU
Kapak Tasarımı ve iç resimler: Semiha ŞAHBAZ
224 sayfa, Karton Kapak