15 Aralık 2010 Çarşamba


ERKİN TÜRKİSTAN PARTİSİ'NİN KURULMASI

1960'lı yılların başında, Kral Zahir Şah döneminin hüküm sürdüğü Afganistan da; illegal olarak kurulan (iki ayrı gurupta) partiler çalışmalarını sürdürüyordu. Bunlar aşırı sol görüşlü komünist yanlısı partiler ve sağcı radikal dinci guruplar arasında kurulan partilerdi.
Solcu gurupların başında Babrak Karmal ve Nurmuhammet Teraki, dinci gurupların başında da Sıbğatıllah Müceddedi ve Burhanettin Rabbani bulunuyordu. Dinci guruplara Pakistan hükümeti tarafından destek verilirken, solcu guruplara da ülkenin kuzey komşusu Rusya tarafından destek sağlanıyordu.
Solcular daha sonra aralarında Halkçı ve Perçem olmak üzere iki guruba ayrılmıştı. Halkçı kesimin başında Teraki, Perçem kesiminin başında da Babrak Karmal bulunuyordu. Ancak, Rusların duruma müdahale etmesi neticesinde iki gurup, Afganistan Demokratik Halk Partisi adı ile tek çatı altına alınmıştı. Her iki parti de Sovyet yanlısıydı ve Marksist ideolojiyi benimsediği için tek çatı altında toplanmasında bir sorun yaşanmamıştı.
Öte yandan İran'ın destek verdiği 'Mahazi Milli' adlı parti ve Çin'in desteklediği 'Maocu Şöle-yi Cavit' isminde komünist parti bulunuyordu.
Bu arada Rusların Afganistan'ı işgal etmesiyle, dinci partiler ve kurucuları Pakistan'a kaçarak geçerken, solcu partiler ise tümü ülkede kalmayı yeğledi.

ERKİN TÜRKİSTAN PARTİSİ

Diğer taraftan, desteği ve muhafazası ancak Cenab-ı Allah'a kalmış 'Erkin Türkistan' adındaki Türklerin kurduğu partide vardı. O da söz konusu partilerin kurulmasından ancak on yıl sonra gerçekleştirilebildi. (1971)
Her konuda tamamen mahrum kalmış, Güney Türkistan halkını tek çatı altına toplamak ve ortak bir seda oluşturmak için kurulan bu parti, çok zorluklarla yaşatılmaya çalışıldı. Parti tüzüğü konusunda çalışmaların gizlilikle yürütüldüğü bu partinin, güneyde Afganlılar ve kuzeyde de ezeli düşmanları bulunuyordu.
Bölgede, ''Basmacı'' ruhunun yeniden canlandırılmaması için her türlü baskı ve eziyete maruz kalan Türkler, her türlü zorluklara katlanarak böyle bir parti kurmayı başarabilmişlerdi.
Başta önderliğini Abdulkerim Mahdum beyin yaptığı başta; ''Kümite-yi Ferhengi Türkhayi Afganistan'' isminde bir yapılaşmaya gidildi. Bu yapılanmayı gerçekleştirenler Abdulkerim Mahdum beyin yanı sıra, Halife Nurettin, Mevlevi Cevheri, Yüzbaşı Köki ve Semenganlı Savcı oluşturuyordu.
1971 yılında Afganistan parlamentosunda bulunan Abdulkerim Mahdum beyin büyük bir gayreti ve Türk asıllı milletvekillerinin desteği ile Afganistan radyosunda Özbek ve Türkmen dilinde yayın hakkı elde edilecektir.
20 Eset 1350 Hicri Şemsi yılında (1971) radyo hakkın alındığı gün Kümite-yi Ferhengi yapılanmasını, ''Erkin Türkistan'' partisi ismine dönüştürülerek tescili yapılarak resmen bir parti oluşturulmuştur. Amblemi ise,''Bir Bozkurt'un gökyüzüne doğru kafasını çevirmiş ve uluyan şekilde, üstünde de hilalimsi bir şekilde yazılan 'Allah Türkleri Koru' ibaresi vardır.
Erkin Türkistan Partisinin kurucuları başta Abdulkerim Mahdum, Halife Nurettin Mahdum, Kadir Hekim, Abdulhekim Kara, Osman Han, Mevlevi Cevheri, Yüzbaşı Köki ve Albay Abdulkerim bulunmaktadır. Söz konusu kurucu üyeleri Özbek ve Türkmenlerden oluşmaktadır.
Bu yapılanma; Rusların Afganistan'ı işgaline (1978) kadar gizli olarak faaliyetine devam etmiştir. Rus'un Afganistan'ı işgali sonucu parti örgüt liderlerinden bazılarının şehit edildiği söz konusudur. Partinin diğer liderleri ise Pakistan'a hicret etmiş ve çalışmalarını burada devam ettirmiştir.
İşgalin ağır faturalarından biriside yapılanmanın lideri Abdulkerim Mahdum'a çıkmıştır. ''Turancı''lıkla suçlanarak yakalanıp kuzeydeki Şıvırgan hapishanesinde, tecrit edilmiş özel bir hücrede 14 ay tutuklu kalan Mahdum, burada çeşitli işkencelere maruz kalmıştır. Çıkarıldığı düzmece mahkemelerde üç kez idam cezasına çarptırılarak imha edilmeye çalışılan Mahdum, Allah'ın hikmeti ile çeşitli vesilelerin araya girmesiyle bu cezadan kurtulur.
Babrak Karmal'ın iktidara gelmesi ve çıkarılan genel af çerçevesine giren Abdulkerim Mahdum, serbest bırakılacaktır.
Kendisine daha sonra Karmal tarafından, kurduğu hükümette yer alma teklifi ve görevinin de diyanet işleri görevlisi olarak çalışması teklif edilen Mahdum, bu görevi 'kerhen' az bir süre yapmak zorunda kalmıştır.
Mahdum'a görev vermekle stratejik bir düşünce yürütmüş olan Babrak Karmal'ın bu atağının amacı, kuzeyde yaşayan Türklerin sempatisini kazanmak olduğu kısa zaman içerisinde fark edilmiştir. Başkent Kabil'e gelerek devlet görevlisi olarak yaşamını sürdüren Abdulkerim Mahdum, bir yandan da Pakistan'a kadim, mücadele arkadaşlarının yanına gitmeyi planlamaktadır. Bu görev onun için büyük bir fırsata dönüşmüştür. Bunun farkına varan hükümet yanlıları, Mahdum'u 24 saat gözetim altına alır.
Gözetlenmekten ve her yaptığı işinin takip edilmesinden son derece rahatsız olan Mahdum, yetkililerden 'hiç değilse gündüz vakitlerinde evimin önünde tankları durdurmayın' şeklinde temennisini belirtir. Gerekçe olarakda kuzeyden kendisini ziyarete gelen Türklerin bu konudan rahatsız olacağını ve yanlış anlaşılmalara neden olacağını ifade eder. Makul ve mantıklı bir istek olarak Mahdum'un bu serzenişi kabul görür.
Mahdum artık planının ikinci evresini yaşayacak ortamı yakalamıştır. Kandahar'da bulunan akrabalarını ziyaret etmek istediğini yetkililere inandırıcı bir dille aktaran Mahdum, aile fertlerini Pakistan'a kaçırmayı başarmıştır. 12.09.1980
Bu arada Mahdum iki kardeşini şehit vermiştir. Başına gelen tüm dert ve meşakkatlerin, siyasete karışmasından kaynaklandığını düşünen Mahdum, bu karara varmasının ardından 'siyasete tövbe' der.
Pakistan'da Mahdum'u ilk ziyaret eden kişi, kendisinden yıllar önce kaçarak buraya gelen Burhanettin Rabbani olur. Daha sonra sırasıyla Mevlevi Müceddidi ve Gülbettin Hikmetyar dışında tüm parti liderleri tek tek Mahdum'u ziyaret ederler. Liderler, bu ziyaret sırasında Mahdum'a kendi partilerine katılması için teklif getirirler.
Tüm bu ısrarlı teklifleri reddeden Mahdum, siyasete tövbe ettiğini ve bundan sonraki amacının ailesini Türkiye'ye götürmek olduğunu nezaketen belirtmiş olur.

İTTİHADİYE-Yİ İSLAMİ VİLAYETİ ŞİMAL AFGANİSTAN PARTİSİ



Zaman geçtikçe Güney Türkistan'dan gelen ahalinin sıkıntısının çok olduğunu, bu halkın Afganlı partilerden parayla silah aldıklarını ve Türkistan'a giderek cihat ettiklerine şahit olur.
Bu durum Mahdum'un da canını oldukça sıktığı gibi, diğer Türkistanlı aydınların da bayağı canını sıkıyordu.
Bir gün Mevlevi Tahir Mutahari (Özbek asıllı) Abdulkerim Mahdum'un yanına gelir ve derki ''Oğlum sen nasıl Turancı'sın? Kendinden utanmıyor musun, halkın senden çok şey bekliyor. Nerede kaldı Erkin Türkistan partisi. Ya bir parti kuracaksın, ya da kendini Türk olarak tanıtma'' der.
Mevlevi Mutaharın bu sözleri Abdulkerim Mahdum'a büyük bir kamçı olur.
Mahdum, ''Siyaset yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. İki kardeşimi şehit verdim. Kalan ömrüm Türklere feda olsun.'' der ve parti çalışmalarına başlayacaktır.
Kurulacak partinin Pakistan'da, uluslararası yardımlardan da yararlanabilmesi için hükumet tarafından da resmi olarak tanınması gerekiyordu. Büyük bir gayretle yola çıkan Mahdum, Pakistan'da bulunan Güney Türkistan ahalisinin ileri gelenleri olarak başta Abdulkerim Mahdum, Abdulmennan Mahdum, Mevlevi Tahir Mutahari, Dr. Azam Datfer, Hafizullah Siyrat, Rahmetullah Yardımcı, Hemra Bilgen, Mevlevi Abdulrahman, Kari Abdulhaluk, Kari Mahmet Hüseyin ve Mustafakul tarafından örgütlenerek ''İttihadiye-yi İslami Vilayeti Şimal Afganistan'' isminde bir parti kurar.
Parti'nin amblemi Kelime-yi Şahadet, iki minareli cami şeklinde yapılır. Bu partinin başına geçmek istemeyen Mahdum büyük bir ısrar sonucu kabul etmek zorunda kalır. (1981) Parti'nin Pakistan hükumeti tarafından resmi olarak tanındığı gün Abdulkerim Mahdum bey çocuklar gibi havalara zıplayarak ''artık halkıma daha rahat silah ve mühimmat temin edebileceğim'' diye sevinçten zıplıyordu.
İlk parti silah çıkardığında Güney Türkistan'dan gelen Türk asıllı mücahitleri silahlandırarak başına da kardeşi Abdulmennan Mahdum'u göndermiştir.
Parti kurulur, Güney Türkistan'dan gelen mücahitlerde direk İttihadiye-yi İslami Vilayeti Şimal Afganistan partisine koşarlar. Hiç hesapta olmadığı kadar yoğun gelince bunların kalacak yer ve yiyecekleri, bayağı sıkıntılı günler geçirmesine neden olur.
Bir defasında Abdulkerim Mahdum bey parti merkezinde Güney Türksitan'a gidecek mücahitlerin yiyecek sıkıntısı yaşadığını görür. Parti de de yeterli para olmadığın için sırf mücahitlerin ekmek yapmaları için un almaya ihtiyaç duyulur. Partide de yeterli para olmadığı için elindeki saati çıkarır ''bunu satın Ya da iki günlüğüne rehin bırakın'' der.
Mahdum'un kurduğu yeni parti merkezi, Hikmetyar'ın adamları tarafından iki defa silahlı saldırıya uğrayacaktır. Her seferin de geri püskürtülen Hikmetyar'ın adamları, Mahdum beyi suikast etmeye de yeltenirler.

MAHDUM BEYİN AZAT BEĞ İLE TANIŞTIRILMASI

Gelelim Azat Beğ'in Abdulkerim Mahdum bey ile tanışması ve arasının açılmasına.
Parti kurulduktan sonra yukarıda da belirttiğimiz gibi hem maddi hem manevi açıdan çok sıkıntılı anlar yaşanır.
Parti kurucu üyeleri arasında, en hararetli kişi olan Mevlevi Tahir Mutahari, Azat Beğ'i Abdulkerim Mahdum beyin yanına getirir tanıştırır. Azat Beğ'in Pakistan vatandaşı olduğunu, burada okuyarak yetiştiğini, babasının 2. Dünya savaşında sürgün edilerek Pakistan'a gönderildiğini ve Azat Beğ'in de çok milliyetçe Özbek asıllı bir çocuk olduğunu söyler. Aynı zamanda Pakistan istihbaratında çalıştığı için bir çok konuda da yardımcı olacağını düşündükleri için İttihadiye-yi İslami Vilayeti Şimal Afganistan partisi'ne üye edilmesini ister.
Mevlevi Mutahar'ın tanıştırdığı insanın nasıl olacağını hiç düşünmeden kabul eden Abdulkerim Mahdum bey, Azat Beğ'i partiye kabul eder. Hatta çalışmalarına ve yaptığı işlere bakarak yardımcı olarak atayacaktır.
Mahdum, Azat Beğ'i beraberinde Türkiye'ye götürerek zamanın önemli siyaset adamları ile tanıştırır. Kendisinin gidemediği yerlere gönderir ve çok güvenir. Hatta partinin gelir ve giderleri ve hesap işlerinin Azat Beğ'e veren Mahdum, Arabistan'da bulunan Türkistan'lı ahalinin yapacakları maddi yardımları için ve para toplaması için aynı zamanda tanınmasına vesile olacağı için Arabistan'a gönderir. Orada bulunan Türkistan ahalisinin verdiği yardım paralarını alarak gelirdi.
Aradan aylar geçtikten sonra, en hararetli ve parti içinde lokomotif gözüyle baktığı Mevlevi Tahir Mutahari cinayete kurban gider.
Bu olay Abdulkerim Mahdum'u çok direnden yaralar. Tüm parti mensuplarını seferber eder ve Mutahar'ın katilinin bir an önce bulunmasını isteyecektir.
Parti istihbarat teşkilatı Mutahari'nin ölümü Azat Beğ tarafından olduğu üzerinde durur. Mahdum buna ilk başta hiç inanmaz. Çünkü kendisi ile Azat Beğ'i tanıştıran Mutahari idi. Bu hiç anlam verilecek gibi değildi.
Azat Beği sorguya çekerler. Azat Beğ, Mutahari'nin mücahitlerin silahını sattığını, iki adet kaleşnikof silahı kattığını ve hırsızlık yaptığı için öldürdüğünü itiraf eder. Mahdum beyde büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve Azat Beğ'i partiden ihraç eder. Mahdum bey ile Azat Beğ'in arasının açılmasının temel sebebi budur.
Oysa Mahdum'un Türkiye'ye gitme planları vardır. Toplam 4 bin 500 Türk'ü Türkiye'ye götürecektir. Parti başkanlığını da Azat Beğ'e bırakma düşüncesi taşıyordu. Söz konusu olaydan sonra tüm hayalleri suya düşer.
Mahdum, Türkiye ye gelme hazırlıklarına devam eder. Partisine yeni üye olan Tacik asıllı Vekil Ekberi'yi yerine Parti lideri seçer. Peşaverde kurulan partinin başına üç ay aradan sonra yeniden gelmeyi planlayan Mahdum, Türkiye ye geldikten sonra Pakistan'a dönemez. Çünkü Türkiye'ye toplu halde iltica talebinde bulunmuştur. Vatandaş olmadan yurt dışına çıkışı yasaklandığı için de Pakistan'a gidemez.
Mahdumsuz parti giderek zayıflamıştır. Bu arada Azat Beğ yeni bir parti kurmuştur. Partinin dağılması ve maddi sıkıntıya düşmesinin ardından, diğer parti yetkilileri de Azat Beğ'in kurduğu partiye yönelmeye başlamıştır.
Bu arada, Mahdum Bey, Afganistan dışında olmasına rağmen Azat Beğ'e yeterince destek vermeye devam etmektedir.
Rahmetli'nin şehit olmasına en çok üzülen yine Mahdum bey olmuştur. Çünkü, Mahdum bey, Azat Beğ ile yaptığı uzun sohbetlerinde aynı ideolojiyi taşıdığını, aynı hedefler için çalıştığını görecektir.
Parti içindeki meydana gelen olumsuz olaya rağmen, kendisinin yurt dışında kaldığı ve halkının önünde olamadığı için eksikliğini giderecek bir şahısın Azat Beğ olduğunu hep düşünmüştü.

(Hazırlayan: Osman Mahdum)