18 Ocak 2015 Pazar

MEVLANAYA ZİYARET


Mevlana'ya her ziyarete gittiğimde beni derinden etkileyen ve Konya'nın girişinde yolun sağ tarafına tabelalarda yazılı olan Hz. Mevlana'nın şu güzel ve mana açısından bir derya olan sözleri hep etkilemiştir. 

1.Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
2.Sevkat ve merhamette güneş gibi ol
3.Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
4.Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
5.Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
6.Hoşgörürlükte deniz gibi ol
7.Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol


Özellikle Ankara'dan Konya'ya hareket ettim mi? Yol güzergahlarında çıkan Türkmen ilçelerin ve kasabaların isimleri beni hep kendine çekmiştir. Konya sınırlarına girdiğim zaman zaten bir Türkistan şehrine girer gibi hemşehrimin şehrine gelmiş gibi oluyorum. Mevlana Hazretlerinin türbesine yaklaştıkça ayrı bir adap ayrı bir hava kaplar insanın içini. 
Hele Türbenin içine girdiğin zaman, buyu Resulullah'ı almamak mümkün değil. Çünki Cenabı Allah'ın dostu Hz. Mevlana:
 "Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel, ,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." sözleri yok mu. Her milletten ziyaretçisini görmek mümkün.

Türbenin içinde bulunan Tarihi eser el yazmaları Mesnevi'leri ve hırkayı şeriflerin yanında birde ortada duran cam sanduka içerisinde süslü ahşap muhafaza içerisinde tutulan sakalı şerifi ziyaret etmek. Cam sandukanın dört köşesinde minik deliklerle dışarıya yayılması sağlanan gül kokusu ve miski amber ciğerlerinin ta en derinliklerine kadar çekmek yok mu. Ziyaretini doruk noktaya getiriyor. Koklayabildiğin kadar kokla. Ciğerlerinin ta derinliklerine kadar işler.

Türbeden büyük bir adap ile ayrıldıktan sonra içini bir hüzün kaplar. Sanki memleketinden ayrılacaksın, sanki hep burada yaşadın, doğdun büyüdün de, şimdi ayrılma zamanı gelir çatar.
Güzel kokulu Mevlana şekeri ve bir kaç hediye aldıktan sonda büyük bir şekilde gönül huzuru içerisinde Ankara'ya dönersin.


Mevlana'nın kabrinin altındaki mezar odasına 700 yılda sadece bir kişi girebilmiş. O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuymuş. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı.
O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı.
Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu.
Tabi Mevlana şehrinden ayrılmadan birde Şemsi Tebriz'i Hazretlerini de ziyaret etmeden ayrılmak olmaz.
Onların mekanı cennet ola, makamı pir nur ola.

(Osman Mahdum)


Hiç yorum yok: