13 Eylül 2009 Pazar



-BİZ ANADOLU'DAN ANADOLU'DA BİZDEN KOPAMAMIŞ

Biz Anadolu'dan, Anadolu'da bizden asla kopamamıştır. Türklerin Orta Asya'dan, Anadolu'ya gelmesinden sonra ata yurdumuz Orta Asya topraklarında kalan akraba toplulukları ile bağlantılarını asla kesememiştir. Atatürk'ün 29 Ekim 1933'te yaptığı bir konuşmasında "Sovyetler Birliği bugün dostumuzdur, müttefikimizdir. Onun bu dostluğuna bugün ihtiyarcımız vardır. Ama bir gün Sovyetler Birliği de Osmanlı gibi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanacaktır. Sovyetler Birliği içinden dini bir, dili bir, tarihi bir olan kardeşlerimiz vardır. Biz, o günlere hazır olmalıyız! Hazır olmak oturup beklemek değildir. Onlar bize gelemezler, biz onlara gitmeliyiz. Köprüler kurmak gerekir. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, kültür bir köprüdür" diye konuşmuştur. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözleri çok manidar olduğu gibi 62 yıl sonra bu gerçekleşmiştir.


 
Türkistan halkı olarak biz Anadolu'da yaşayan akrabalarımızdan asla kopmadığımız gibi onlardan ayırmak isteyenlere karşı da direnebilmişizdir. Hatta Hac için Arabistan'a giden Türkistan ahalisi, önce hac farise'sini yerine getirmek için Arabistan'a, daha sonra da İstanbul'u ziyaret ederek, akrabaları ile hasret gidermişlerdir. Tabi o dönemlerde Hacca geliş gidişler yaklaşık bir yılı buruldu. Yaya ve deve kervanlarıyla yapılan yolculuklarında, Arabistan'dan sırf kardeşlilerini görebilmek için Anadolu'ya, İstanbul'a ziyarete geldiklerini düşünebiliyor musunuz. Oradan sonda da yeniden ata yurda Türkistan'a geri dönüyorlardı. Bu hasret, bu sevgiyi ancak birbirinden kopmayan kardeş ve akraba topluluklarında görebiliriz.

-KURTULUŞ SAVAŞINA KATKI SAĞLAMIŞLAR

Anadolu'da Türk halkı kurtuluş savaşı için bu topraklarda mücadele verirken, binlerce kilometre uzakta bulunan akraba toplulukları, acılarını ta uzaklarda paylaşmıştır. Anadolu'da yaşayan akrabaları için kadınlar ellerindeki bilezikleri çıkararak buraya göndermişlerdir. Hatta Türkmenler bir taraftan Çarlık Rusya'sına karşı mücadele ederken, bir taraftan da Türkiye'deki kardeşlerine yardım etme kararı almışlar, Mari şehrinde ''Atatürk'ü Destekleme Komitesi'' adında bir yardım komitesi kurmuşlardır. Türkmenler topladıkları yardımları bu komite aracılığı ile Türkiye'ye gönderilmişlerdir. Bu durumu öğrenen Rus ajanları komitedekileri tutuklamışlardır.
Yine en anlamlı bir örnek, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale savaşı sırasında, İstanbul'dan getirilmesi için, dünya ilimleri ve büyük siyasetçilerin hayatlarını konu alan kitap listelerinin içinde bir de Türk lehçeler sözlüğü yer almaktadır. Büyük bir savaş sırasında Orta Asya'da yaşayan akraba topluluklarını düşünen bir lider, bir deha Mustafa Kemal Atatürk.

-GÜNEY TÜRKİSTAN DOĞAR

Yine o yıllarda Rusların Afgan Hükümetine büyük baskıları vardı. Türk cumhuriyetlerindeki soydaşlarımız (özellikle Özbekistan ve Türkmenistan'dan) büyük kitleler halinde kaçarak Afganistan'a sığınıyorlardı. Bolşivik ihtilalinden kaçan bu kardeşlerimiz sınıra yakın bir bölgede bekletilmişlerdi. Moskova, bunların iadesini talep etmiş, Afgan Hükümetinden olayı öğrenen Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal, durumu derhâl Ankara'ya bildiriyor ve akabinde Başbakan Serdar Haşim Han'a giderek bu konu hakkında görüş alışverişinde bulunuyor.
 

Esendal, bu insanların yetenekli, tahsilli, tüccar ve çiftçi olduklarını ve gelecekte bu insanların Afganistan'ın gelişmesine büyük katkılar sağlayabileceğini ifade ederek, bu kardeşlerimizin Afganistan'ın kuzeyindeki Kunduz bölgesinde iskân edilmelerini sağlamıştır. Esendal, yıllar sonra bu fikirlerinde haklı çıkmıştır. Kunduz bölgesi bu çalışkan ve yetenekli insanlar sayesinde ekonomik açıdan canlanmıştır. Dünyaca meşhur Astragan kürk üretimi bu sığınmacı Türkler sayesinde gelişmiş ve Afganistan'ın başlıca ihraç ürünü olmuştur.
Memduh Şevket Esendal, Sovyetlerden kaçarak Afganistan'a sığının Türklerin kuzey bölgesine yerleşmelerini sağlamakla bu bölgede Güney Türkistan'ın doğmasına vesile olmuştur. Afgan Türlerinden olup, askeri okullarda öğrenim görmekte olan öğrencilerin Kabil'deki askeri okullardan çıkarılmaları, kayıtlarının silinmesi için, Moskova, Afgan Hükümetine baskı yapmış, nota vermiştir. Baskılara dayanamayan Afgan Hükümeti bu Türk kökenli öğrencileri okullardan atmıştır. Bu öğrencilerin büyük bölümü Esendal tarafından Türkiye'ye gönderilmiştir. Bu öğrencilerin çoğu albay rütbesine kadar yükselmiş, bir kısmı diğer üniversitelere geçiş yaparak profesör ve doktor olmuşlardır. Örneğin; Türkmen aşiret reislerinden birinin oğlu olan Nizamettin Alatlı, Harp Okulunda okumuş, topçu subayı olarak Türk ordusunda uzun yıllar hizmet etmiş, albaylıktan emekli olmuştur.
Başta da belirttiğim gibi biz Anadolu'dan Anadolu'da bizden kopamamış ki, tarih tekerrür eder gibi Rusların Afganistan'ı işgal etmesiyle yine çeşitli eziyetler çeken Küzey Afganistan'daki Türkistan halkına yine Anadolu'dan yardım eli uzatılmıştır. İmdadına yine kardeş halkı ta Anadolu'nun bağrından gelen zamanın Devlet Başkanı Kenan Evren, Abdulkerim Mahdum liderliğinde Pakistan'dan 4 bin 500 Türk asıllı Afgan göçmenini Anadolu'ya getirmiştir.

(Adana Havaalanı 03 Ağustos 1982 )

1982 yılında Anadolu topraklarına yerleştirilen halen Tokat'ta yaşamakta olan Türkmen göçmenlerden yüksek okulu mezunu olan ve kamu işyerlerinde görev yapan, Abıt Nazar Mahdum Doçent adayı, Araştırmacı Yazar , Hudayar Mete Buhara Sivas Vali Yardımcsı, Esedullah Oğuz Radyo Liberti'de Muhabir, Kumrıgul Türkmen İlkokul Öğretmeni, Osman Mahdum Anadolu Ajansı Yurt Haberler Muhabiri, Ekber Türkoğlu Anadolu Ajansı Tokat Muhabiri, Zeynepgul Türkmen Ortakokul Öğretmeni, Cuma Yaşar Dil ve Rehberlık Öğretmeni, Fazullah Yasar Kars İli Kafkas Üniversitesi Kimya Öğretmeni adayı, Murtaza Türkmen Gemi Kaptanı, Alparslan Türkmen Avkat, Gülsüm Türkmen Kreş Öğretmeni, Allah Berdi Günes Kazakistan Yesevi Üniversitesi mezunu, Belkıs Türkmen İngilizce Öğretmeni, Osman Sadakat Marmara Üniversitesi 4 sınıf öğrencisi, İbrahim Fidan Eskişehir Açık Öğretım Üniversitesi İngilizce Öğretmen adayı, İbrahim Uysal Ankara Ünversitesi öğrencisi , Nurullah Yaşar Sivas Cumhurıyet Maden Mühendisi, İsmail Fidan Trabzon Karedeniz Teknik Doktora ve Doçent adayı, Rabia Asuman Nevşehir'de yüksek okulu okuyor, Akbibi Çelık Samsun Üniversitesinde, Aycemal Garip Isparta Süleyman Demirel Ünverstesi 1 sınıf öğrencisi, Kamil Türköz Reheber Öğretmen, Abdulgafur Özaydın Ankara Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Mustafa Özaydın Ankara Orta doğu Teknik Üniversitesi Teknik Elektironik, Abdulhekim Hemdem İstanbul Üniversitesi Matematik öğretmenliği, Abdullah Seçkin İstanbul Fatih Üniversitesi Matematik Bölümü, Ahmet Türköz Tokat GAP Sınıf Öğretmenliği, Şefika Şentürk Tokat GOP Üniversitesi Sınıf öğretmenliği, Gülnigan Türkmen İstanrbul Üniversitesi Hemşirelik bölümü, Fatmagül Kara Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimleri, İbrahim Ülkümen Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Elektronik Mühendisi, Ömer Işık Konya Selçuk Üniversitesi, Hatice Aral Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Abdulaziz Kurayşi İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mehmet Ali Mahmod Sakarya Üniversitesi İktisadi Bilimleri Bölümü, Yasemin Nefes İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizzik Bölümü, Mustafa Tezcan Ankara Üniversitesi Feysaj Programı, Abdulhadi Akyol Eskişehir Anadolu Üniversitesi İngilizce İktisadi Programı'nda eğitimine devam ediyor.

-ANNEM KIZILAY'IN VERDİĞİ TÜM EŞYALARI
BABASININ VERDİĞİ ''ÇEYİZ'' EŞYASI GİBİ SAKLIYOR

 
Kenan Paşamız bizi 1982 yılında Tokat'ta ziyaret ettiğindi; ''Sizler bu vatanın evlatları sızın, sizin içinizden devlet büyükleri çıkacak, okuyacaksınız, devlet kademelerinde görev alacaksınız'' demişti.
Aynen paşamızın söylediği gibi oldu. Gerçi biz Evren Paşaya ''Paşa baba'' diye hitap ediyoruz. İşte Paşam biz sözünüzü yerde bırakmadık, işte yukarda onlar sizin evlatlarınız. Onlar Ata yurdumuz Orta Asya'dan gelen Türk evlatları. Gerçi onlar sadece Tokat'taki Türkmen asıllı göçmenler, Hatay'a yerleştirilen Özbek asıllı, Van'a yerleştirilen Kırgız asıllı, Kayseri'ye yerleştirilen Kazak asıllı Afgan göçmenlerden de onlarca kişi devlet kademelerinde görev almaya başladılar.
Yine de Türkiye Cumhuriyetine karşı vefa borcumuzu asla yerine getiremeyiz. Üçünki o dönemlerde öyle bir durumda kalmıştık ki, kim elimizden tutarsa ona sarılarak ağlayacak durumdaydık. Hatta çok iyi hatırlıyorum, Paşamız Tokat'ta bize ziyarete gelmeden üç gün önce bir kardeşim dünyaya gelmişti. Babam da kardeşimizin isim babasının Kenan Paşanın olması için isim vermeden bekletti. Kenan Paşa geldiğinde annem paşanın huzuruna kardeşimi de çıkardı. Kenan paşa kardeşimin yüzüne bakarak altın taktığında, annem ağlamaya başladı. Kenan Paşa anneme sordu, ''kızım neden ağlıyorsun?''diye. O zaman babamda, ''paşam bir çocuk sokağa çıktığında başka bir çocuklar tarafından dövüldüğünde hiç bir şey yapamaz, evine döner, annesi yada babasına sarılarak ağlar. Bunun ağlaması da aynı onun gibi bir duygu. Bizim böyle bir durumdan çıkarak gelmeniz, şimdi Devlet Başkanını karşısında görünce duygusunu anlatacağı tek şey ağlamak oldu'' der.
Annem halen geldiğimizde Kızılay tarafından bize verilen ev eşyaları, kap kaçakları, evlendiğinde babasının verdiği ''çeyiz eşyası'' gibi saklıyor. Biz güzel vatanımız Türkiye Cumhuriyeti için, devlet büyüklerimiz için, askerler için daima dua ediyoruz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

öncelikle bu bilgileri paylaştığınızdan dolayı sizi kutluyorum. fakat emin olunuz ki sizin burada yayınladığınız listenin 2 katı kadar bir kurum da çalışan ve vatanına faydalı olan Afganistan türkmeni arkadaşlarımız bulunmkatadır. keşke türkmen olan diğer arkadaşlarımızın ismini de burada zikr etmiş olsaydınız.veyahut açıklamış olduğunuz diğer isimleride yazmasaydınız. çünkü eksik bilgi her zaman insanları hedeflerinden uzaklaştırır.